Konu: Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Dereköy ve Zara ilçesine bağlı Kısık köylerinin incelenmesi

Derleyen: Deniz Karakurt 

 

Dereköy, Sivas ilinin Kangal ilçesine bağlı bir köydür (1958 yılına kadar Zara ilçesine bağlıymış). Yakınlardaki Kısık köyü ise geçmişte olduğu gibi günümüzde de Zara ilçesine bağlıdır. Her ikisi de Karabel yöresinde bulunmaktadırlar. Kültürlerinin ve tarihlerinin ortak olduğu anlaşıldığı için ikisi birlikte değerlendirilmiştir. İki köyün ahalisi de Tunceli (Dersim) göçmenidir. Ahalinin 1930’larda Dersim’den göç ettikleri söylendi.

Derlemeci notu / Ek bilgi: Karabel yöresi; Sivas ilinin Zara, Kangal, Divriği, Ulaş ilçelerine bağlı birbirine yakın bazı köylerin bulunduğu bir bölgedir. Bu köyler şunlardır: Beypınarı, Topaktaş, Aluçluseki, Ağlıkçay, Tepehan, Körpınar, Karaçayır, İğdir, Göller (mezra – Beypınarı), Büyükköy, İkideğirmen, Kısık, Belentarla, Kuruköprü, İğdeli, Sancakkale, Kanlıçayır, Dereköy, Dağönü, Bayındır (mezra – Yeşilkale), Gençali, Kavak, Sultanpınar, Çalcıören, Kırlangıç (mezra – Elalibey), Çavdar, Ağbaba, Hamzabey, Melülviran (Örentaş: mezra – Elalibey), Beko (Akgedik). Melülviran mezrası metruktur ve tamamen terkedilmiştir. Beko köyünün adı ise aynı adı taşıyan bir kişiden dolayı verilmiştir.

Karabel olarak bilinen alan; Yılanlı Dağ, Gürlevik Dağı, Aşudu ve Karyağan topraklarını içine alır ve Divriği'nin kuzeybatı bölgesini meydana getirir. Ahalisi Sivas'ın Zara ilçesine bağlı eski nahiye merkezi olan Beypınarı (Bekpar) köyü ve çevresinde meskun olan bir aşirettir. Aşirete bağlı köyler Zazaca'nın kuzey lehçesini konuşurlar. Aşiretin inancı Alevilik'tir.

Önemli açıklama / Derlemeci notu: Zara ilçesine bağlı ayrıca Kızık diye bir köy vardır. Ahalisi Zaza değildir, Türkmen kökenlidir. Kısık ve Kızık köyleri arası araçla yaklaşık birbuçuk saat mesafede olup yeterince uzaktır. Buna karşın iki köye dair bilgilerin yazılı kaynaklarda karıştırılma olasılığı yüksektir. 

Kısık Köyü: Sivas’ın Zara ilçesine bağlıdır. Kısık köyünün tamamı Alevi Zazalardan oluşmaktadır. Zazaların Kürt olduğu düşüncesiyle Kürt yerleşimi olduğu da söylenir. Eskiden Beypınarı bucağına bağlıdır. Köyün adının Kızık/Kısık aşiretinden kaynaklı olduğunu söyleyenler de vardır.

Derlemeci notu: Kısık köyü için Kızık aşireti bağlantısına temkinli yaklaşılmalıdır ve dikkatli bir araştırma yapılmalıdır. “Köyün eski adı Dervişhanlar olup daha sonradan değiştirilmiştir. Dervişhanlar adı ise ocak sahibi olan topluluktan olduğu içindir. Dede soyundan gelen bu ahali Kureyşan aşiretine bağlıdır,” şeklinde bir bilgi daha verildi. Ancak Dervişhanlar ile ilgili bu bilgiyi doğrulamak mümkün olmadı. 

Yörede geçmişte Ermenilerin yaşadığı da bilinmektedir. (Derlemeci notu: Bazı kaynaklarda 20. yüzyıl başında Rum Ortodoks yerleşimi denilmektedir. Doğruluğu dikkatli araştırılmalıdır.) Yakın dönemlere kadar köyde Kureyşan aşiretine mensup 15’e yakın aile yaşamıştır. Ancak nüfus sürekli olarak azalmakta ve köyden kente hızlı bir göç yaşanmaktadır. Ailelerin çoğu birbiri ile akrabadır. Köy ahalisinin tamamı Alevidir. (Derlemeci notu / Sonraki yıllar: 2020 yılından sonra nüfus 20 kişiye kadar düşmüştür.)

Civarda kayalık bir dağ bulunur. Köyün yakınından bir akarsu geçer. Nehrin ortasında bulunan kaya parçasının üzerinde ucu sivri duran oldukça büyük bir kaya vardır ve bu kaya parçasının üzerinde ise rivayete göre Hz. Ali’nin el izleri bulunmaktadır. Köyde 3 tane ziyaret yeri vardır. Köyde Ermeni kalesi ve Ermenilere ait mezarlıklar bulunmaktadır. Ermeni kalesinden ırmağa 400 basamaklı merdivenle inilir ve bu kalenin içerisine giren bir daha dönmemiştir denilir. Köyde tarım ve hayvancılık ile geçim sağlanmaktadır. Köyün coğrafi yapısı kayalık olması nedeniyle tarımdan çok hayvancılığa elverişlidir. Karasal iklimin hakim olduğu bölgede özellikle geçmişte kış aylarında köy yolu tamamen kapanmakta veya zor ulaşım sağlanmaktadır. 

Dereköy: Adını köyden geçen dereden almaktadır. Eskiden Kangal ilçesinin Kavak bucağına bağlıdır. Köyün Zazaca eski adının Dewa Deri olduğu bilgisi verilmiştir. (Derlemeci notu:  “Der Köyü” manası taşıyan bu adın sonradan Türkçeleşerek Dereköy haline geldiği anlaşılmaktadır. Zazaca Der sözcüğü vadi anlamına gelmektedir. Der/Deri kısmının anlamına dair bu dilde birkaç ihtimal daha mevcuttur. Aynı şekilde köyün eski adının Dewa Deri olduğu yönündeki bilgi Kısık köyü için de mevcuttur. Fakat köyler birbirine yakın olduğu için ya bir karışıklık mevcuttur, ya da daha eski ortak bir yerleşim biriminden kalma bir isimdir. Ancak konuyu açıklığa kavuşturmak mümkün olmadı.) 

Dereköy ahalisinin Alevi Kürt veya Zaza oldukları söylendi. (Derlemeci notu: Zazaların Kürt olup olmadığı tartışmasına girilmeden verilen bilgi olduğu gibi kaydedilmiştir.) Zazaların Gıni aşiretine mensup olduklarına dair bir bilgi de aktarıldı. Köyün kuruluşu 1800’lü yılların ortasında Dersim aşiretlerinden olan Lolan aşiretine bağlı bir topluluğun aşiret çatışmaları sebebiyle yöreye gelip yerleşmesi sonucudur. Tunceli’nin Nazimiye ilçesine bağlı Bostanlı (Dewa Pano) köyünden çıkan Lolan aşiretine mensup Gence Badî'nin soyundan gelen insanlarca kurulmuştur. İlk olarak Zara ilçesine bağlı Belentarla köyüne yerleşen ahali daha sonra Dereköy'ü de kendi yerleşim alanlarına dahil ederler. Köyde yaşayan nüfus 2010 yılında 5-6 kişiye kadar düşmüş. Daha önce Rumların yaşadığı ve onlardan sonra Boşnak bazı aileleri geldiği bilgisi de vardır.

Köy Yılanlı Dağının hemen yanında bulunur. Biri küçük çay (Çemo Qic), diğeri de büyük dere (Çemo Pîl) olmak üzere iki tane akarsu vardır. Bunlar daha güneyde Çaltı Irmağı'yla birleşmektedir. Irmakları besleyen suların günümüzde tarım için kullanılması su seviyesini azaltmaktadır. 

Dil: Zazaca (Zazakî) konuşan iki köyün halkı uzun yıllar boyunca Türkçeyi okulda veya askerlik esnasında öğrenmekteymiş. Ancak özellikle son 30 yılda meydana gelen göçler ile birlikte köy nüfusu büyük oranda büyük şehirlere göç etmiş, böylece dilin kuşaklararası aktarımı kopmuş. 

Yemekler: İki köyde de en sevilen yemeklerden biri "Şir" (Türkçe: Babuko) adıyla bilinen bir tür etsiz mantıdır. Bunun yanında Haşıl, Şörbik, Tirit gibi yemekleri de vardır. Şir'in, Hızır orucunun sonu olan Perşembe günü yenmesi daha makbul kabul edilir. İki çeşit ekmek yapılır. Biri "Tenık" (Türkçe: ince) diğeriyse "Gulôr" (Türkçe: yuvarlak) ekmektir. Bunların yanında içine patates, ıspanak ve çökelek gibi yiyecekler konularak yapılan "Pofık" ya da "Pôfke" olarak adlandırılan ekmek de vardır.

Kültür: Daha çok kışın oynanan "Qal" oyunu vardır. (Derlemeci notu: Kelimenin anlamı “söz, laf” demektir.) Yılbaşı ise miladi takvime göre 13 Ocak günü kutlanmaktadır. Bu günde köy halkı tarafından -genelde çeşme başında- ortaklaşa bir ziyafet verilir.

Din: Köylerde Alevi - Zaza kültürünün getirmiş olduğu dini inanışlar vardır. Bu inanış tarzı, kimi yönleriyle daha eski inançlardan, kimi yönleriyle de Şiilikten etkilenmiş görünmektedir. İnsanlar Allah için "Heq" (Hak) kelimesini kullanmaktadırlar. Köyün Hızır orucu, Miladi Takvime göre, Ocak ve Şubat Aylarını birbirine bağlayan haftanın Salı, Çarşamba ve Perşembe Günleridir. Var olan bir inanca göre, bekar bir kişi Perşembe günü su içmeyerek yatarsa, rüyada evleneceği kişiyi görebilir. Köylerdeki inanışa göre, her evin bir sahibi vardır. Dinsel olarak kutsal sayılan gecelerde evlerdeki bütün ışıkların ve gaz lambalarının söndürülmesi ve "Çıla" yakılması, evin her bölümüne (odasına) konulması, gece yatarken bu kapıların açık bırakılması ve evin sahibinin gece gelerek bu odaları dolaştığına inanıldığı görülür. (Derlemeci notu: Çıla kelimesinin anlamı lamba, meşale hatta günümüzde ampül demektir.) Çıla'nın yakılması da evin sahibinin her odayı rahatça gezebilmesi içindir. Ateşi söndürmek günah sayılmakta ve ateşe su dökülmemektedir. 

Tuvalet ihtiyacı da güneş ve ay tarafından "görülmeyecek" kuytu yerlerde giderilmektedir (günümüzdeki çağdaş yapılardaki tuvaletler ile birlikte bu sorun ortadan kalkmıştır).

Ölü Gömme Adetleri: Mezarlıkların köylerin yüksek yerlerinden seçilmiş olması da dikkati çekmektedir. Ölü gömülürken, mezarın kıble tarafına doğru yanaştırılır, yüzü kıbleye dönük şekilde sağ omuzu üzerine, güneşi görecek şekilde yatırılır, üzerine tahtalar çapraz şekilde dizilir. Toprak atarken de herkes kendi hayrına bir miktar toprak atar ve küreği bir sonrakine verir. Bu işlem toprağın tamamı bitinceye kadar sürer. Kadınlar da bu sırada ağıt yakarlar. Ölü gömüldükten sonra da yakınları sıraya geçerler ve cenazeye gelen kişiler yakınlarına başsağlığı dilerler. Aynı gün ölen kişin hayrına yemek verilir. Yemekte genelde et ve pilav bulunur. Bunun yanında tatlı olarak genelde helva, son zamanlarda ise baklava ve tulumba tatlısı; içecek olarak da ayran ikram edilir. Yemek işlemi kırk gün sonra tekrarlanır. İsteyen kişi yemeğe katkı olarak dışarıdan yiyecek ve içecek getirebilir. Elli-ikinci (52.) günde ise Kur'an okutulur. Yakınları veya herhangi bir kişi daha sonradan ölen kişinin hayrına istediği bir zamanda yemek verebilir, Kur'an okutabilir.

Mezar taşları son zamanlarda mermerden yapılmaktadır. Eski mezar taşlarında ise kimi zaman güneş, yıldız, dünyanın dönüşünü, ayın konumlarını simgeleyen çeşitli imgeler bulunmaktadır. Bunun yanında ölen kişinin yiğitliğini veya sevdiği şeyleri belirten süslemeler de yapılabilir. Mezar taşlarına su konulabilecek kadar yer bulunur ve buralardan kuşlar su içer. Yine eski mezar taşları atı da andırmaktadır. Çevre köylerde kimi zaman su konulacak yere 2 adet uzun taş dikildiği de görülmüştür.

Uğursuzluk inancı: Eskiden biri hastalanınca yaşadığı yer veya sahip olduğu ismin o insana yaramadığı düşünülürmüş. Örneğin yeni doğan bir bebek hastalandığında ismi değiştirilirmiş. 

Ek bilgi: Bu son inanca dair yöreden ilginç bir örnek duydum. Beko (Akgedik) köyünün kurucuları olan Bekolar (köyün ismi buradan kalmadır) daha önce göçerek geldikleri Çetinkaya ile Kangal arasındaki Muşar (Güneypınar) köyüne yerleşmişler. Orda Beko’nun oğlu hastalanıp ölmüş o yüzden de oradan da göç edip Beko (Akgedik) köyünü kurmuşlar. 

 

Derleyen: Deniz Karakurt 

© Kaynak belirtmeden paylaşılamaz, alıntı yapılamaz.