Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak Kişi: Rıza Aydoğmuş (Bilgilendirme: Derleme tarihinden çok sonra 2017 yılında vefat etmiştir.)
Sarıçal köyü Sivas ilinin Yıldızeli ilçesine bağlıdır. Yavu yöresinde yer alır.
Köyün eski adı: 1522 yılı Osmanlı kayıtlarında Çardigin, 1928 yılı kayıtlarında ise Çerdiğin olarak geçmektedir. En güçlü olasılık Çeri-Tigin (asker şehzade yani ordunun başında bulunan komutan prens) sözcüklerinin bileşiminden oluştuğudur. İki sözcük kaynaşarak Çerdiğin biçimine dönüşmüştür. Biraz daha zayıf diğer olasılık ise Farsça Çar (dört) sözcüğünün yine Tigin (şehzade / prens) kavramı ile bileşmiş olmasıdır ve “Dört Şehzade” anlamına gelir. Bu durumda dört tuğlu şehzade anlamı taşıdığı da öne sürülebilir.
Derlemeci notu: Türkçe Cer/Çer sözcüğünün Yer kavramının farklı bir söylenişi olduğu dikkate alınırsa Çerdiğin adı için yerin efendisi, toprak sahibi gibi anlamlar da öne sürülebilir.
Karatepe: Çerdiğin köyü sırtını Karatepe'ye dayamıştır. O Karatepe her Çerdiğin’li için çok önemlidir. Sabahın erken vaktinde dana sığır eski köy odası mevkisinde toplanırdı. Köy çocukları da sürüye katmadıkları malları (büyükbaş hayvanları) otlatmak için, annesinin dağarcığına koyduğu ''oymaç'' yada ''kombe''yi beline sarıp, yaylıma giderdi. Karatepe’den, köy korucu ve bekçileri ellerindeki sopasına dayanarak ve avazı çıktığı kadar bağıra bağıra, bazen küfürler savurarak çobanları yasak bölgelere girmemeleri konusunda uyarırdı. Sabah sabah bu anonsları kadın, erkek, genç, yaşlı herkes duyardı. Karatepe köyümüzün radarı gibidir. Cuma günleri Yıldızeli'ne traktör römorkunda giden pazarcılar ilk oradan görünür. Ya da güz mevsiminde ormandan “vesika” (kışlık odun) taşıyanları Çitiller veya Boğaz mevkisine geldiklerinde ya da kaçak odun, kozalak getirenleri bekçiler ilk orda görürlerdi. Karatepe kış mevsiminde adeta kayak merkezine dönerdi.
Ceviz Ağacı: Köyümüzün orta yerinde "ceviz ağacı" vardır. Çerdiğin ahalisine göre herhangi bir ağaç değildir o. Köyde doğup, çocukluğu orada geçenler için ulu bir ağaçtır. Kim ne zaman dikmiştir bilinmez. Rivayetler çoktur onun üzerine. Kocaman gövdesi ve dallarıyla durur köyümüzün orta yerinde. Yaşlılar onun gölgesinde toplanır, bağdaş kurar sohbet ederler. Çocuklar yazın ceviz indirmek için taşlar. Bayramlarda gençler o iri uzun dallarına urgan (kalın ip) atar salıncaklar kurar ve karşılıklı türküler söylerdi. Orta pınara helkileriyle suya giden kızlara kendilerini göstermek için türküler uzadıkça uzardı. Perşembe akşamları aileler hakka yürümüş canları için cevizin altında "lokma" dağıtırlar. Köye gelen çerçiler tezgahlarını yine ceviz ağacının altına kurardı. Binbir olaya tanıklık etmiş ulu mu ulu bir ceviz ağacı var ve Çerdiğinliler onunla övünürler.
Aşılık: O hem bir tepedir hem de ulular ulusudur. Rivayet bu ya Hz. Ali'yi küffara teslim etmemiş. Kendi koca gövdesini ikiye bölüp, Hz. Ali'yi atıyla birlikte öte yana bırakıvermiş, küffarı da sele vermiş. Karşı tepenin adı da o gün bugündür "Ali'nin İzi" adıyla anılır. Ve her daim heybetiyle Çerdiğin'i eteğinde yaşatıp, çoğaltmış ve yurt edindirmiş dilek mekanıdır. Çerdiğin'e yolu düşenler için Gedik'ten ilk önce bu dağ gözükür. Eteğinden tepesine dek çam ve meşe ağaçları ile kaplıdır her yanı. Kutsaldır herşeyi. Köylülerin çoğu Aşılık’tan ağaç kesmez, ona kıyamaz. Ağaç keserse, kendisine ve ailesine kötülük gelmesinden korkar; öyle inanır. Böyle inanıldığı için ağaçları kesilmemiş, daha gür ve heybetlidir. Aşılık yalnızca ağaçları ile değil kızıl renkli toprağı ile de ayrıcalıklıdır. Köylüler önceleri evlerini bu kızıl toprakla boya badana yapardı, uğuruna ve bereketine inanılır. Aşılık tepesinde adak yeri vardır; oraya çıkılınca, "Gelmuat özü" ayağınızın altında kalır tüm güzelliğiyle...
Çarkaya: Güneş, Boztepe'yi sıyırarak yükselirken Çarkaya'da ki söğüt ve kavakların gölgesi evlere kadar uzardı. İlk Karaçamurluğun eteğindeki evler görür gündoğumunu. Güneş yükseldikçe yine Çarkaya'ya dönerdi. Çarkaya'da incecikten bir su akar kaynağı belirsiz. Burası, köyümüzün her daim yeşil olan güzel bir mevkisiydi, çayır ve çimeninden insanın ayrılmak istemediği bereketli bir yerdi. Yaz yaklaşırken, ilk güller orada açar, ilk erikler orada çiçeğe durur, ilk ahlatlar orada yenir, kuşburnu ilk orada toplanır. Arkadaşlık gezmeleri hep oraya doğru olur. İlk kaçamak sigaralar oradaki ağaçlar arasında içilir. Sevdiğinin adı ilk kez kavak ağacının gövdesine orada yazılır...
Obalar: Çerdiğin'in orta yerindeki ceviz ağacının üst tarafında kalan bölgeye "Yukarı Oba", alt yanında kalan bölgeye de "Aşağı Oba" denir. Eskiden, köyün ortak kullanılan iki pınarı ve iki yunnağı (hamamı) vardı. Bu yunnaklar taştan yapılmış tek katlı ve tek göz bir bina şeklindedir. Dışında 8-10 metre uzunluğunda "kürün" denilen su havuzu bulunur (ve daha çok burası hayvanları sulamak içindir). İçerisinde ise, büyük su kazanlarının konulduğu üç ayrı ve yanyana odun ocaklığı, ocakların hemen önünde ise insanların yıkanırken, oturacağı ağaç kütükler bulunur. Aşağı Oba’da oturanlar Aşağıpınar’ı tercih ederken Yukarı Oba'da oturanlar ise "kütüğü" tercih ederlerdi. Çamaşır ve banyo günleri komşular birbirine haber eder ve sıra takip edilirdi... Yunnak (hamam) denen bu yerleri aynı anda üç kişi yanyana kullanabilirdi. Aşağı Oba'lı birileri Yukarı Oba'nın pınarına gidince "misafir" olarak ilgi görürdü. Bu anlayış ve yaklaşım, komşuluk ilişkilerini de güçlendirirdi... Köyde, çoğu işler imece usulü yani dayanışma duygusuyla yapıldığından arkadaşlık, komşuluk ve köylülük ortak değerleri paylaşımcılığı da artırırdı. Aynı köyde oturmanın yanında aynı yunnakda yıkanıp, paklanmak ta dost kalmak için bir nedendi.
Hapa: Köyde Hapanın-önü denilen bir mevki vardır. Hapa; aşık oyununda kemiğin belirlenmiş çizgiye bir karıştan çok uzak kalması demektir. Belki köyün artık dışına çıkıldığını anlatıyordu bu isim.
Düğünler: Süresi 3 gün ile 1 hafta arasında değişir. İlk gün bayrak dikilir ve direğin tepesine elma, kuru soğan ve tavuk teleği takılır. Elma cenneti, soğan kötü ruhların kovulmasını simgeler, tavuk teleği ise tuğu temsil eder. Yiğit başı düğünün düzgün yönetilmesinden sorumludur. Özellikle gençler arasında davul zurna eşliğinde eğlenilir, gün doğarken mehter növbet vurur. Gelmuat'a ünü yayılmış mehterimiz vardı. Pazar günü gelin atla veya arabayla evinden alınır köyün etrafını gezdikten sonra koca evine iner. Küçük bir çocuk gelinin kucağına verilir.
Kıstırma: Köyün gençleri öğleye doğru kendi aralarında denkleştirdikleri harçlıklarla Uzun Mustafa’nın bakkalına giderler, büsküvi ve lokum alırlardı. Gençler arasında Kıstırma çok sevilirdi. İki büsküvi arasına konulan lokum sıkıştırılırdı. Ya da şeker sucuğu alınırdı arasına koymak için. Aşılık’tan esen poyraza sırt dönülür, hem Kıstırma’nın hem de sohbetin tadına doyum olmazdı. Kimileri de cebindeki artist resimli teneke kaplı aynasıyla köyün içine ışık tutma muzurlukları yapardı.
Kahya: Eskiden muhtarlara "kahya" denirdi. Muhtarlar köyün en önemli kişileri arasında gelirdi. Adları uzun süre hatırlanan kahyalarımız vardı.
Derlemeci notu / Ek bilgi: Komşu köylerden biri olan Yağlıdere yakınlarındaki Ağdepe Evliyasının bulunduğu yerde küçük bir Adak Pişirme Evi (Odası) vardır. Sarılık Ocağı olarak bilinen yerde ise küçük bir yapı bulunmaktadır, bitişiğinde bir çeşme akar.
Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak Kişi: Rıza Aydoğmuş