Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak kişi: Soner Gültekin (Yeniyapan köyü - Kaman / Kırşehir)
Kişisel not: Daha sonradan Soner beyin köyü ile ilgili çalışmalarını 170 sayfalık bir kitap haline getirmesinde kendisine yardımcı oldum. Kendi yazdıkları da pek çok açıdan çok değerli bilgiler içermektedir. Benim yaptığım bu derleme kitabında yoktur.
Yazları yazıda kalan çobanların anlattığı bir köy efsanesi vardır (Yazı: ova / kırsal geniş arazi). “Tülbeden aşağıya doğru bir ışık indi, tekrar Tülbeye doğru çıktı” diye başlar genelde bu anlatılanlar. Bunun doğruluğunu sorgulamak bana düşmez, ama gerçekten Tülbe ile ilgili anlatılan olaylar her zaman ilgimi çekmiştir. (Derlemeci notu: Türbe sözcüğü için kaynak kişi yöresel söyleyiş ile "Tülbe" demektedir. Bundan sonra sözcüğün geçtiği yerlerde birkaç istisna hariç özgün söyleyiş tercih edilmiştir.) Tülbe dediğimiz yer Yeniyapan köyü, Aşağı ve Yukarı Çiftlik köyleri, Çağırkan ve Karakütük gibi çok geniş alanlara kuş bakışı bakan bir mevkidir. Tülbe ismini ordaki bir yatırdan alır. Taştan yapılmış bir evin kalıntıları bulunmaktadır. Esehocalı köyünün hemen üst tarafında yükselen bir yer daha vardır, televizyon ve telefon alıcılarının olduğu yüksekçe bir tepedir bu. (Derlemeci notu: Esehocalı, yakınlardaki İsahocalı köyünün adının yöresel söylenişidir. Aynı yol üzerinde arada iki köy daha vardır.) O tepede de bizim Tülbeye benzeyen bir yatır bulunmaktadır. Tıpkı bizim Tülbe gibi Akpınar ve Kırşehir tarafını kuş bakışı ordan seyretmek mümkündür. Ordaki çobanlar Yeniyapan köyü ve Esehocalı köyündeki bu yatırların kardeş olduğunu söylerler. Orda bir yatır olduğu çok daha açıktır. Bir çok kişi oraya dua etmek için çıkmaktadırlar. Esehocalıdaki Tülbede bulunan bir mermer taş Yeniyapan köyündeki Tülbede bulunan yatıra bir kağnıyla uzun süren bir yolculukla getirilir, amaç mezarı daha belirgin hale getirmektir. Bu olay geçmişte yaşanmış, öyle anlatılır. Esehocalılar ertesi gün kendi köylerinde bulunan yatıra geldiklerinde çok ilginç bir olayla karşılaşırlar. Bir gün önce büyük zorluklarla Yeniyapan’daki Tülbeye götürdükleri mermerin aynı yerinde olduğunu görürler. Kimileri de derki; kağnı Esehocalı köyündenmiş, kağnı sahibi ve yanındakiler Esehocalıya tekrar varmadan mermer onlardan önce eski yerine geri dönmüştür. Yine ordaki bir çok kişi Esehocalı ve Yeniyapandaki Tülbelerde karşılıklı ışıkların yandığına defalarca gördüklerini belirtirler.
Ek bilgi -1: Bilecik'te Dursun Fakih Türbesi ile Şeyh Edibalinin Türbesi birbirlerini görmektedir. Ordaki halkın bir çoğu da Yeniyapan'dakine benzer olayları anlatırlar.
Ek bilgi -2: İsahocalı köyü Türkmenler tarafından rivayete göre Ahi Evran'nın müritlerinden olan İsa Hoca tarafından kurulmuştur. Ayrıca 20. yüzyıl başlarında, Balkanlar'dan göçe zorlanan "Macirler" (Muhacirler) de köye yerleşmiştir.
Çobanların anlattığına göre bayramlarda Arefe günleri veya Cuma günlerinin bir önceki Perşembe gecesi orada kandil veya ışık yanarmış. Bu ışığı da herkes göremezmiş. Ancak iyi niyetli kalbi temiz insanların gördüğü şeklinde yorumlanır. Rivayete göre Yeniyapan Tülbede yatan kişi Şahan adında bir devrişmiş (Derlemeci notu: Derviş sözcüğü kaynak kişi tarafından söylendiği şekilde yazıya aktarıldı). Şahan Devriş’in çoğu zaman elinde bir ırbıkla evinin kalıntılarının ordaki pınara abdest almaya geldiği söylenir.
Yeniyapan’daki Tülbe ne yazık ki bakımsız bir halde ve defineciler tarafından talan edilmiş olarak öylece duruyor. 2009 yılının Eylül ayında Tülbede ben bazı fotoğraflar çektim. O yıl Yeniyapan ve çevresindeki köylerde fare istilası olmuştu. Abartmıyorum, arazinin her tarafından fare sesleri geliyordu, insanı rahatsız edecek kadar çoktu bu sesler, kulakları tırmalıyordu. Yolları, kelileri, tarla kıyılarını fareler delik deşik etmişti (Keli: bitki karıklarının çevresi veya bahçe sınırı). Gerçi kartallar gökyüzünde uçuşuyorlardı, onlara gün doğmuştu ama bu kadar fareyi tüketmeleri imkansızdı. Tülbeye çıktığımızda bu seslerin aniden kesildiğini, ortalığı bir dinginliğin kapladığını gördük. Köylüler fareleri kaçırmak için anızları yaktı, yiyecek bulamayan fareler de ya herklere (nadas tarlası) ya da diğer anızlara kaçıştılar. Bu kez onlar da yakıldı, başka çare bulunamamıştı. Tülbe bu yangından da şaşırtıcı hatta akıl almaz bir biçimde korundu. Dört bir yanında alevler olmasına, yöresinin yanmasına rağmen Tülbe tepesine yaklaşan ateş oraya gelince sönüvermiş. O yıl aşırı bir kuraklık da vardı ve arazi başka zamanlarda olmadığı kadar kuru otlarla kaplıydı. Üstelik yangında sürekli esen yelle beslenmesine rağmen alevler bir yerden sonra durmuştu.
Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak kişi: Soner Gültekin (Yeniyapan köyü - Kaman / Kırşehir)


