2020 yılında vefat eden Harun Güngör hocadan edindiğim bilgilerle ortaya çıkan bir derleme. Mezarı köyündedir. Kendisi ve bilgi birikimi hakkında söylenecek çok şey vardır, ancak sadece şu kadarını söylemekle yetineyim. Müthiş bir belleğe sahipti, ne kadarını yazıya geçirdi ne kadarı kendisi ile birlikte sonsuzluğa gitti elbette ki bilemiyorum. Yurdu Cennet olsun.
Konu: Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesine bağlı Üzerlik köyüne dair bir inceleme
Kaynak Kişi: Harun Güngör (Prof.Dr. – 1949 doğumlu)
Köyün adı, uğurlu olduğuna inanılan ve çevrede fazlaca bulunan “Üzerlik” otundan gelmektedir. Yerleşik düzene geçen Türkmenler tarafından Kızılırmak kıyısında kurulmuştur. Kızılırmak ve Tuzla Gölü'ne yakın olmasına rağmen kurak sayılabilecek bir bölgedir. Köye özgü ve eskiden ünlü olan Yoğurt Bayramı artık unutulmuştur.
(Derlemeci notu: Yakın bir bölgede Kayseri’nin Akkışla ilçesine bağlı Gömürgen köyünde yapılmakta olan Yoğurt Bayramı geçtiğimiz yakın yıllarda ilçenin yerel şenliklerinde birine dönüştürülerek yeniden canlandırılmıştır.)
Üzerlik köyüne ilk yerleşmeler hakkında kesin bir bilgi yoktur. Köyün kimler tarafından yerleşmeye açıldığı da bilinmemektedir. Köye ait ilk bilgilere 1563 yılındaki Maraş tahrir defterlerinde rastlanmaktadır. Köyün bu zamanda 40 hanelik bir yerleşme yeri olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu yerleşmeyle günümüz yerleşmesi arasında bir ilgi yoktur. Bu dönemi köyün ilk iskanı olarak nitelendirmek gerekmektedir. Günümüz yerleşmesinin kökenini 18. yüzyıl sonunda meydana gelen göç dalgası oluşturmuştur. Orta Asya’dan gelen Oğuzlar Helep’e yerleşmişlerdi. Halep’teki Oğuzlar bu göç dalgasının başlangıcını oluşturmuştur. Oğuzların Boyat boyuna bağlı Kuzugüdenli aşireti Üzerlik köyüne gelir. Kuzugüdenli Obası kışları Rakka ve Halep’de, yazları Anadolu yaylalarında olmak üzere göçebe bir hayat sürerken 1800’lü yılların başında çeşitli nedenlerden (istenmedik yerlere iskan gibi) dolayı Anadolu’ya hareket ederek nüfusunun bir kısmını Rakka, Halep, Adana, Niğde ve Yozgat gibi yerlerde bırakarak Kayseri’nin doğusunda düz ve geniş bir alan olan Akkışla bölgesine yerleşir. Obanın Elbeyli oymağı ise Tuzhisar ile Karahıdır köyleri arasındaki Tekeli’yi kendisine kışlak olarak yurt edinir. Tekeli’de bu ahaliye ait mezarlık ve ev kalıntıları vardır. Tekeli yöresine geçici olarak yerleşmişlerdir. Burada bir süre kaldıktan sonra daha batıda bulunan Karahıdır yöresini yerleşim yeri olarak seçmişlerdir. Karahıdır’da Çarkı yöresi Kuzugüdenli aşiretinin konaklama yeri olmuştur. Çarkı yöresinde kalan Kuzugüdenli aşireti Akkışlanın Berçin yaylasında hayvanlarını otlatmaya başlamıştır. Oymak burada 20-30 yıl kadar kaldıktan sonra Tuzhisarlılar’la aralarında çıkan ve nedeni günümüzde unutulmuş bir kavgada bir kişiyi öldürürler. Bu olaydan sonra Tuzhisar’ın coğrafi yakınlığı güvenlik endişesi yarattığından, oymak Tekeli kışlağını terkeder ve dörde bölünür. Daha sonra bu dört bölükten her biri; Gömürgen, Düzencik, Ömürlü (Cavlak) ve Üzerlik köylerini oluştururlar. Bu köylerden ikisi (Derlemeci notu: Düzencik ve Gömürgün günümüzde karayolunun diğer tarafında yer alırlar.) Berçin yaylasından ayrılan bazı aşiret üyeleri Üzerlik köyünün bulunduğu alana yerleşmeye başlamışlardır. Buraya ilk etapta dört kardeş gelip yerleşmiş; daha sonraki dönemlerde ise iki sülalenin de eklenmesiyle köy gelişip büyümüştür.
(Derlemeci notu: Gömürgen adının dağ soğanı anlamı taşıdığı bilgisi verildi.)
Görüldüğü gibi köyün temelini Kuzugüdenli aşireti oluşturmaktadır. Bu aşirete Kuzugüdenli denilmesinin sebebi ise bunların koyun yetiştiriciliğiyle uğraşmasıdır. Koyun yetiştiriciliği köyün en temel geçim kaynağı sayılmıştır.
Köy ahalisinin kendilerine özgü ses vurgulamaları ile ilginç denebilecek bir konuşma tarzları vardır. Hazırcevap denebilecek bir yönleri bulunur. Köyde sacda yufka, içli çörek, üzüm pekmezi, çalma, aside, pekmez helvası, kete, çullama gibi yiyecekler günümüzde de yapılmaktadır. Halıcılık geçmişte yaygın bir geçim kaynağıymış.
İklim koşullarının elverişsiz olması nedeniyle köyün yakın çevresinde belirgin bir bitki topluluğuna rastlanmaz. Bucak havzasında geniş yayılışa sahip bulunan yılgınlar görülür. Yılgın denen ağaççıklar genel olarak bütün yıl yeşil kalmaları ve iğne yapraklı ağaçlara benzerlik göstermeleri ile belirginleşen bir özelliğe sahiptirler. Kızılırmak etrafında kümelenmiş olan yılgınlar yıllardan beri faaliyet gösteren kum ocağı yüzünden tahrip edilmektedir. Kum ocaklarının bu sorumsuz tutumlarından köy halkı şikayetlenmektedir.
Yörede ağaç olarak oldukça fazla kavak yetiştirilir. Eski dönemlerden beri süren aşırı kesim sonucu köyün ormanlık alanı hiç kalmamıştır.
Üzerlik köyünde köyün çeşitli yerlerinde dağınık halde meyvelikler bulunur. Bu alanlar yarı sulamalı tarımın yapıldığı alanlardır. Köyde yetişen meyve ağaçlarını şöyle sıralayabiliriz: elma, armut, kayısı, vişne, kiraz, üzüm, girabolu, erik, ayva, kuşburnu.
Üzümün gelir getirmesi nedeniyle üretiminin yaygın olduğu görülür. Hatta bazı yerlerde tarım arazileri boyunca uzanırlar. Üzüm üretiminin durumuna göre de pekmez satılmaktadır. Pekmez Kayseri’de açık pazarda satılmaktadır. Üzüm üretiminin az olduğu zamanlarda pekmez aile içinde tüketilir.
Kızılırmak köyün doğusunda Büyükacı ve Küçükacı dereleriyle beslenir. Bu iki derenin de suları Kızılırmak’a karışır. Küçükacı deresinin ırmağa karışamadığı kısımlarda tuzlanma ve çoraklaşma vardır. Bu derenin çevresinde küçük bir sazlık alan bulunmaktadır.
Ayrıca köye yakın bir yerde Tuzla Gölü bulunur. Suyu çok tuzludur. Yaz ve kış gölün dibinde kalınca bir tuz tabakası bulunur. Gölün ortalama derinliği 2 (iki) metredir. Yaz aylarında gölün yarıya yakın kısmı kurur. Gölde balık yaşayamaz. Bunun yanı sıra flamingo ve yaban kazı gibi hayvanlar bulunur. Gölün çevresinde pek çok kuş türü yaşamaktadır. Ayrıca köyün dışında üç adet tulumba suyu bulunmaktadır. Günümüzde sondaj kuyuları da açılmaktadır. Çıkan sular sulama için kullanılır. Bu sondaj kuyularından çıkan suların hepsi acıdır ve içme suyu olarak kullanılmaz.
Üzerlik köyünde yıllardan beri içme suyu sıkıntısı çekilmektedir. 1998 yılında köye 25 km uzakta bulunan Yeniköy’den su getirilmesiyle su sıkıntısı giderilmiştir.
Köyde iklim şartlarının olumsuz etkisi ve sulama imkanlarının gelişmemiş olması nedeniyle tarlalar her yıl düzenli olarak ekilememektedir. Tarlalar bir yıl ekilirken diğer yıl nadasa bırakılır. Halk arasında “herk” denilen bu sistemde, tarlalar sürülür ve beklemeye alınır. Tarlanın yeterince nem alması ve dinlendirilmesi gerekçesiyle bir yıl ekildikten sonra öbür yıl nadasa bırakılır. İlkel aletlerden bel, çapa, atkı, tırpan gibi aletler de kullanılmaktadır. Bunların kullanılma sebebi; ekonomik durumun yetersiz oluşu ve bazı ürünlerin sadece bu aletlerin kullanılmasına elverişli olmasıdır. Bu aletler genellikle bağ ve bahçelik alanlarda kullanılmaktadır.
Köyde yapılan en önemli el sanatı halı dokumacılığıdır. Eskiden beri ticari değeri vardır. Halı dokumacılığı birçok ailenin geçimini sağlamıştır. Çok eski dönemlerden beri var olan halı kilim dokumacılığı artık sadece çeyizlik olarak gerçekleştirilir hale gelmiştir. Köyden kente aşırı göçün olumsuz etkileri bu konuda da kendisini belli etmektedir.
En fazla yetiştirilen tahıl ürünü buğdaydır. Buğdayın düzenli bir üretimi yoktur. Üretimde yıldan yıla dalgalanmalar görülmektedir. Bunun nedeni nadas sistemiyle arazinin bir yıl ekilip bir yıl boş bırakılmasıdır. Ayrıca iklimin kararsız durumu da bu oynamada etkilidir. Buğdaydan sonra yetiştirilen tahıl ürünleri arpa ve çavdardır. Ayrıca sulanabilir arazilerde pancar tarımı dört yılda bir yapılmaktadır. Bu da pancarın topraktan aşırı miktarda azot kaldırmasından kaynaklanmaktadır. Toprağın tekrar eski verimine kavuşması için pancar dört yılda bir ekilir. Diğer yıllar dönüşümlü ürünler (buğday, arpa, nohut ve mercimek gibi) ekilir.
Köyde en verimli alanlar Kızılırmak etrafındaki alüvyon sahalardır. Buralarda genellikle bağcılık ve bahçecilik faaliyetleri yapılmaktadır. Tuzla gölüne yakın alanlar en verimsiz sahalardır. Buralarda çoraklaşmış araziler ve bataklıklar bulunur.
Buğday ekiliş şekline göre; yazlık buğday ve kışlık olarak ikiye ayrılır. Kışlık buğday, sonbahar başlarında, yağmurun yağması ile tarlalara ekilir ve kısa sürede çimlenir. Kış döneminde kar altında kalır; bu durum, buğdayın soğuklardan etkilenmesini ve zarar görmesini önler. Yazlık buğday ise ilkbaharda ekilir, yaz döneminde olgunlaşır; yaz sonu ve sonbahar başlarında hasat edilir.
Buğdaydan sonra yetiştirilen en fazla ürün arpadır. Arpa üretiminde yıldan yıla dalgalanmalar görülür. Bunda büyük oranda çiftçilerin tercihi rol oynamaktadır. Ancak son zamanlarda arpanın bira sanayiinde malt olarak kullanılması onun değerini artırmıştır. Bundan dolayı üretimi armaya başlamıştır.
Sarıoğlan kaymakamlığına bağlı kurumlara süt satılmaktadır. Köyde az miktarda da peynir satılır. Bu peynirler çömleklere basılarak bir süre bekletildikten sonra olgunlaşır.
Köyde yaylacılık yapmak için uygun alanın olmaması ve köylünün buna gereksinim duymaması gibi nedenlerden dolayı yaylacılık hiç yapılmamaktadır. Ancak eskiden, küçükbaş hayvancılığın yaygın olduğu dönemlerde, Büyükacı mevkiinde ilkbahardan güze kadar hayvanlar konaklardı. Küçükbaş hayvancılığın önemini kaybetmesiyle bu uygulamadan vazgeçilmiştir.
Kaynak Kişi: Prof.Dr. Harun Güngör
* Ayrıca ilave olarak İskender Güngör'den alınan bilgiler
Derlemeci: Deniz Karakurt


