Yazan: Nadine Conti
Almanca'dan kısaltarak çeviren: Deniz Karakurt

Hannover'de ilk defa bir caddeye Türkçe isim veriliyor - çok gizli, sessiz ve yavaş bir şekilde. Bu durum böyle adlandırılan iki “Ganimet Türk”ü anımsatıyor.

Hemen oradaydı, sokak tabelası. Orada duruyor; “Hammet-und-Hassan-Weg” [Hammet ve Hasan Yolu] ve altında da şöyle yazılı; “Yan tarafta 17. yüzyılda savaş esiri olarak Hannover'e gelen saray görevlileri gömülü. Onların Müslüman mezarları Almanya'daki en eskiler arasında yer alıyor."

Hannover'de ilk kez bir cadde Türkçe bir ad taşıyor. Temmuz ayının sonunda Hannoversche Allgemeine Zeitung'un (Hannover Genel Gazetesi) şaşırtıcı manşeti "Ve kimse fark etmedi" şeklindeydi.

Doğulu bir hizmetçi

Hammet-und-Hassan-Weg (Hammet ve Hasan Yolu) aslında Königsworther Platz'daki üniversite binasından başlayarak, şehrin en eski mezarlıklarından birinden geriye kalanların yanından geçip şehir merkezine doğru giden bir bisiklet yolunun bir bölümüdür. Yaşlı ağaçların gölgelediği bu küçük parkta 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar yıpranmış mezar taşları bulunuyor. Bunlardan Hammet ve Hasan'ınkiler 17. ve 18. yüzyıllarda seyyahlar arasında bile “Türk mezarları” olarak anılıyorlardı.

Burada "Türk" kelimesi etnik kökenden ziyade inanç anlamına geliyor: Hıristiyanlığa geçen bir Müslüman, çağdaş kaynaklarda "eski Türk" (gewesener Türke – önceki Türk) olarak anılıyor.
Burada "Hammet" olarak anılan kişiyle ilgili mesele zaten 250 yıl öncesine dayanıyor: 1683'te bir Osmanlı sipahisi, feodal bir binici olarak, şimdiki Slovakya'da bulunan Párkány yakınlarında yakalandı ve daha sonra iddialara göre muhtemelen 19. yüzyılda Welfen Prensi Georg Ludwig'in maiyetinde, 1691'deki ölümüne kadar uşak olarak görev yaptığı söylenen Hannover'deki saraya geldi.

O zamanlar doğulu hizmetkarlara sahip olmak şık bir durum olarak kabul görüyordu. Yeniden yapılmış mezar yazıtlarında pek çok şey dışarıda kalmış - Hasan hakkında daha az şey biliniyor: Muhtemelen Hammet'ten birkaç yıl sonra öldü, ancak mezar taşı boş kaldı.

Çevirmen notu: Hammet isminin gerçekte, Arap harfleri ile yazılan Muhammed adının başındaki M (mim) harfinin silindiği ya da okunamadığı için, yanlış bir okuma ile ortaya çıkmış olması ihtimal dahilinde görünmektedir.

Müslüman ritüeline göre cenaze töreni

Alışılmadık olan durum, bu ikisinin zorla vaftiz edilmedikleri ve cenazelerinin Müslüman törenlerine uygun gerçekleştirilmesidir. Başlangıçta mezarlar kabristan duvarının dışındaydılar. Bugün sadece ayak taşları (Fußsteine) kalmıştır; başlangıçta mezarların etrafı baş ve ayak taraflarından yüksek birer taşla çevrelenmişlerdi ve Mekke'ye doğru yönlendirilmişlerdi.

Çağdaş gezginler, muhtemelen 2. Dünya Savaşı'nda bombaların kurbanı olan Hammet'in mezar taşındaki Arapça harflere özellikle hayran kalmışlardı. Ancak insanlar çeviri konusunda uzun süre çok zorlandılar. 1980'li yılların sonunda Türk doktor Yetkin Güran, bir imam yardımıyla bunu denedi. Böylece Türk devleti tarafından restorasyon ve yeniden kurulum masraflarının karşılanarak, en azından bronz bir anıt-plaketin dikilmesini sağladı.

Ancak çeviri de şu nedenle çok zordu; çünkü metin iki kez, deyim yerindeyse "tercüme sırasında kaybolmuştu": O dönemde, yalnızca Oda-yazmanı (Kammerschreiber – yerel idare katibi) Johann Heinrich Redecker'in 18. yüzyılın ortalarında yapıp tamamladığı kopya henüz mevcuttu. Ancak kopyaladığı dile kesinlikle aşina değildi; muhtemelen el yazısıyla yazılmış bir şablona dayanarak bunu yontan taş ustası da öyle.

Bu konuya kendini adayan Günter Max Behrendt ancak 2001 yılında mezar taşının ve Osmanlı kitabesinin daha iyi görülebildiği 1930'lara ait bir fotoğrafa rastladı. O zamandan beri Hammet'in muhtemelen şu anda Romanya'da yer alan Temeşvar’dan geldiğine inanılıyor; ilk çeviri onu yerini İran sınırında bir Kürt bölgesi olarak belirliyordu.

Hannover'de iki "Ganimet Türk"

Her ikisinin de hayatları hakkında pek bir şey bilinmese de, Hammet ve Hasan'ın ikinci Viyana kuşatmasından sonra Almanya'ya giden sayısız "Ganimet Türkler" içinde daha iyi kadere sahip olanlar arasında bulunduğunu varsaymak gerekir. Tarihçi Hartmut Heller, 1996 yılında yayınlanan bir makalesinde, “tacirlerin 1684 yılında Leipzig Yeni Yıl Fuarı'na getirdikleri Türk kafalarıyla dolu fıçılar”dan bahsediyor ve bunların daha sonra kütüphanelerde ve sanat odalarında hatıra olarak yer aldığını belirtiyor.

Aynı zamanda, özellikle vaftiz edilen bazı savaş esirlerinin kayda değer ilerleme hikayeleri de vardı. “Ganimet Türkler” sadece uşak olarak değil; ayrıca askerlikte, müzisyenlikte, şekerlemecilikte, kahvecilikte ve porselen üretiminde de iz bırakmışlardır. Bunun Hannover'de de bir kanıtı var: Döhren'deki Aziz Petrus Kilisesi'nde, Georg Ludwig'in uşak olarak Londra'ya yanında götürdüğü ve daha sonra asilzadeliğe yükselttiği Mehmet von Königstreu'nun mezar taşı bulunmaktadır.

Kaynak: TAZ (Die Tageszeitung); Tarih: 05/09/2023
Yazan: Nadine Conti – Hannover / Niedersachsen (Aşağı Saksonya) muhabiri
Haber Başlığı: Vergessene deutsch-türkische Geschichte / Ein Straßenschild für "Beutetürken" (Unutulan Alman-Türk Tarihi / "Ganimet Türkler" İçin Bir Sokak Tabelası)

Çeviren: Deniz Karakurt