Türkçe'de sadece 3175 tane Türkçe kökenli kelime vardır diye bir söylenti yayılmış ortaya. İlginçtir böyle tam kesin sayı verilmiş. Oysa ki, Orhan Hançerlioğlu'nun Türk Dili Sözlüğü'nde, üstelik kendi şüpheli bulduğu (mesela Moğolca ile ortak kökenli olan) kelimeler atılmış olduğu halde Türkçede 20binden fazla yabancı olmayan Türkçe köklerden türemiş kelime yer almaktadır. Eksikler giderildiğinde bu sayı sadece Anadolu Türkçesi'nde 30binden az değildir. Türkçe günümüzde dahi yaşayan dilleri ve lehçeleri ile ortalama 15 ana kola ayrılıyor. Geçmişte ortadan kalkmış olanlar ve dönüşüme uğramış olanlarla birlikte bunları dikkate aldığınızda yazılı kaynaklarda büyük bir hacim var. En azından belirli bir tarihten sonra. Bunları bir kenara bırakıp Türkçe'yi melez bir dil olmadığı takdirde işe yaramayacak zavallı, aciz bir iletişim gereci olarak algılamak ve algılatmaya çalışmak büyük bir yanılgıdır. Hatta bu anlayışa göre melez bile olamaz, birkaç dilin karmaşasının içinde boğulup gitmiş küçük bir unsurdur sadece. Biz bu yaklaşımı kabul etmiyoruz.
Öteki taraftan etimolojik çalışma adına köklerden habersiz olarak, farklı kelimelerin Türk dilleri arasındaki dönüşümünü dikkate almadan, tüm farklılaşmasına rağmen Türk dilinin yayıldığı coğrafyadaki bütünselliğinden habersiz olarak önüne gelen her kelimeye eski kaynaklarda bir oradan bir buradan artık hangisine rast gelirse bir örnek bularak açıklama yapma üzerine kurulu bir yöntem yaygınlaştırıldı ve malesef kabul gördü. Oysaki bu sözcükler uzak lehçelerde hatta daha uzak dillerde bambaşka şekillere bürünebilmektedir. Bu ses dönüşümleri bazen kelimeleri anlaşılmaz düzeyde farklılaştırabilmektedir. Özetle herşeyden önce bu tür açıklamalarla karşılaşınca kökensel açıklamaların ne kadar doğru ve yeterli olduğunu da sorgulamak gerekir bu yüzden.
Bu açıklamaların (alternatifsizlik nedeniyle ne kadar kabul görmüş olursa olsun) tamamen baştan aşağı gözden geçirilmesi gerekir. Bakıyorsunuz aynı kelime uçsuz bucaksız bir coğrafyanın bir ucunda, bir de bakıyorsunuz ki diğer ucunda. Oradan oraya nasıl taşınmış bu sözcük. Arada koca bir alan var coğrafya olarak. Falanca dilden geçmiştir deyip çekilmekle olmuyor. Evet mümkündür, olabilir belki ama nasıl gittiğini izah etmek gerek. Mesela diyebilir ki; "tarihi kayıtlar var, oraya ticaret kervanları gidiyormuş". Yani ikisinin arasındaki geçişi tarihsel verilerle desteklemediği sürece bunun doğruluğunu ispatlamak yine mümkün değildir. O kelime o coğrafyaya nasıl gitmiş? Askeri harekatla mı, kitaplarla mı, ticaretle mi, göç yoluyla mı, kervanla mı? Arada ilişki var mı yani? O da belli değil... Geldiği iddia edilen dildeki örneğin kendisini vermiyor. Görmesek bile hangi tarihe ait olduğunu bilmeden birinin diğerinden daha önce olduğunu nasıl bileceğiz? Tarih yok. Burada bilimsel yöntemde zaten bir hata var. Belki de öyle yazılı bir örnek yok. İnternet çağında hazırlanan dijital veri tabanında bilse de bilmese de önüne çıkan her kelimeye bir açıklama yapmış. Veri bulursa veya birileri gönderir de inanırsa düzeltiyor. Olabilir mi böyle bir şey. Diyelim ki, bir araştırmacı tarafından yapılan çalışma için bugün görünen açıklama üzerinden alıntı yapıldı, hem de basılı kitaplara kadar girdi o yanlış, kaynakça gösterilerek. Ama yarın değiştirilmiş. Hem de ne değişme? Ertesi gün tam tersi bir açıklama. İz yok, kanıt yok, onu ben yazmamıştım da deyip çekilebilir kenara. Kimse kusura bakmasın ama yok böyle bilimsel bir yöntem. Bilim adamlarının makaleleri artık hep dijital ortamda. Değiştirilebiliyor mu sonradan? O düzeltene kadar bu arada o yanlışlar kimler tarafından kullanılıyor, peki bu arada fark edilmeyen düzeltilmeyen yanlışlar ne oluyor. Üstelik bu yanlışların sayısı belli değil. Haddi hesabı yok.
Türkçe varsıl bir dildir. Elbette ki başka dillerden gelen sözcükler de kullanılır ama bunların içinde boğulmuş değildir. Tam tersine aldığı kadar hatta belki de daha çok vermiştir başka dillere.