Bu yazı 2 Mart 2010 tarihinde Haberskop sitesinde köşe yazısı olarak yayınlanmıştır.
Temsil ve Sorumluluk
Temsil bir başkasının veya başkalarının üzerine düşen görev ve yetkilerin onun adına ve onun yerine kullanılmasıdır. Bu hukuki ilişkiler çerçevesinde istek ve gönüllülük esasına dayalı olarak yerine getirilebileceği gibi, toplumsal yaşamın içerisindeki işbölümünün doğurmuş olduğu zorunluluklardan da kaynaklanabilir, bu durumda bir anlamda hem gönüllülük hem mecburilik toplumsal ortalama anlaşma düzeyinde içiçe geçmiştir. Yani tek tek bireylerin bu temsile karşı çıkması bir şey ifade etmemektedir.
Temsil edenle temsil edilen arası ilişkiler bürokrasinin işleyişi açısından çeşitli anlamlar ifade etmektedir. Temsilcinin temsil edilenin isteklerini ne kadar yerine getirdiği, yasal düzenin temsil edilene temsilciyi denetleme gerektiğinde görevde azletme olanağını ne derece sağladığı, temsil görevinin ne kadar süreceği gibi sorunlar bürokratik yapılar içerisinde önem teşkil eden konulardır. Temsil Weber’e göre dayanışmanın bir ürünü bir yansımasıdır. Weber; “bir temsil yetkisi, yaş büyüklüğü ya da benzer başka olgulara dayanması durumunda, kimi ‘ölçütlere’ göre tanınıyor demektir,” şeklinde bir ifadede bulunarak temsil yetkisinin bazı ölçütlere dayanabileceğini, bazı koşullara uyulmasını zorunlu kılabileceğini belirtmiştir. Örneğin temsil yetkisinin verildiği işi üstlenebilmek için o konuda ehil olmak koşulu aranabilir.
Sorumluluk, gerçekleştirilen davranışların sonuçlarına –bilerek veya bilmeyerek- önceden katlanmak, katlanmayı kabul etmek demektir. Weber’e göre; “ ‘Sorumluluk tanınması’, gerçekte etkin ya da edilgin bir dayanışmayı anlatıyor olabilir, yani katılanlardan birinin etkinliğinden dolayı herkes onun kadar sorumlu tutulur; onun kadar yararlanma hakkına sahiptir.”
Temsil ile yetkilerin devri söz konusudur fakat sorumluluklar devredilecek midir, edilecekse ne kadarı temsilcinin üzerine yüklenecektir? Bunlar günümüzün bürokratik kaynaklı problemleri içerisinde kritik öneme sahip sorulardır. İşte bu noktada temsilin toplumsal dayanışmanın hangi derecede bir ürünü olduğu sorgulanabilir. Temsilin neye göre gerçekleşeceği, temsilcide hangi kriterlerin aranacağı, bunlara kimin, kimlerin karar vereceği bütün bunların üzerine ek sorunlar yüklemektedir, yine temsil ne derece zorunludur sorusu modern siyaset bilimini meşgul eden başka bir olgudur, buradan doğrudan ve temsili demokrasi arasındaki çoğu zaman polemiğe varan ve kimi zamanda spekülatif olan tartışmalar çıkabilmektedir.
Temsil Türleri
Temsil yetkisinin devredilme düzeyine ve biçimlerine göre temsil türlerinin ortaya çıkacağı muhakkaktır. Weber temsil konusu üzerinde dururken temsil türlerini de ortaya koymuş ve bunları bir sınıflandırmaya tabi tutmuştur: “Bir toplumsal ilişki, gelenekle ya da yasayla yönetilmesine bağlı olarak, ona katılanlar bakımından şu sonuçlara yol açabilir: a) İlişkide yer alan her üyenin (‘dayanışmalı ortaklar’) ya da b) kimi belli üyelerin (“temsilciler”) etkinliğinden öteki üyeler, fırsatlardan da onların sonuçlarından da yararlanacak ya da yükümlülük altına girecek biçimde sorumludurlar. Temsil erki (vekillik), yürürlükteki kurallar gereğince, 1- her biçimi ve ölçüsüyle uygun olabilir (tam anlamıyla vekillik); ya da 2- kimi ölçütlere göre sürekli ya da geçici olarak tanınmış olabilir, ya da 3- üyelerin ya da üçüncü kişilerin belli kimi edimleri yoluyla sürekli ya da geçici olarak devredilmiş olabilir (resmi kurallarla verilen vekillik).”
Temsil ve Siyaset
Siyaset tıpkı günümüzde olduğu gibi geçmişte de temsil yetkisi üzerine kuruluydu, yalnızca bu temsil yetkisinin devrinin içerdiği meşruiyet kaynakları farkladır. Günümüzde ussal gerekçelere dayandırılırken, geçmiş çağlarda geleneksel kutsallıklar üzerine inşa edilmekteydi. Ama sonuç olarak siyaset olgusu temsilci ve (temsil aracılığıyla) temsil edilen ilişkisi üzerine kuruludur. Burada temsil edilen temsil yetkisini kendi rızasıyla –en azından dış görünüşte- temsilciye yani kendisini temsil edecek olana devretmektedir. Mevcut siyasi otoritenin yani o anda iktidarda bulunan hükümetin ise yürütme görev ve yetkisini bulundurduğu göz önüne alınırsa bürokrasi ve temsil arasındaki ilişki de ortaya çıkacaktır. Bürokratik işlemler halkın temsil yetkisi devrine dayanılarak gerçekleştirilmektedir ve bu politik alandaki çabalarıyla iktidara gelen siyasal otorite aracılığıyla ve yöneltmesiyle gerçekleştirilmektedir.
Anthony Giddens “Weber’in yazılarındaki anahtar bir tema da, ‘ekonomik’ olana karşıt olarak ‘siyasi’ olanın bağımsız etkisi üzerindeki vurgusudur.” diyerek Weber’in yaklaşımlarında siyasetin toplumsal yaşam üzerindeki kesin etkisini dile getirmektedir.