Bilgi bazı koşullarda somutlaşmış gerçek bir güce dönüşür. Belirleyici olan asıl şeyin bilgi birikimi olduğunu dolaylı değil, doğrudan açık bir biçimde görürsünüz bu gibi durumlarda.
Sovyetler Birliği içerisinde pek çok farklı millet yani pek çok farklı devlet bulunuyordu. Bunların hepsi Sovyetlerin kuruluş teorisinde birbirine eşit gibi görünse de aslında Rusya'nın açık bir egemenliği söz konusuydu. Bu yalnızca resmi dilin Rusça yapılmasıyla ve ortak başkentin Moskova olması ile ilgili değildi. Rusya aynı zamanda teknolojik bilgi birikiminin tamamını kendi tekelinde bulunduruyordu. Nükleer silah ve uzay teknolojisi bunun en belirgin örnekleridir. Sovyetlerden ayrılan devletlerin hiçbirisi önceden bu bilgilere sahip olamadıkları için sonradan bunları edinememişlerdir. Örneğin bugün Rusya kullanmadığı takdirde Baykonur Uzay Üssü tamamen işlevini yitirecek ve Kazakistan'ın hiçbir işine yaramayacaktır. Terk edilmiş bir yapılar topluluğuna dönüşecektir. Çünkü orayı kullanacak bilgi ve içini dolduracak teknoloji ellerinde yoktur.
Türk kökenli birkaç astronot Sovyetler Birliği döneminde uzaya çıkmıştır bu doğrudur. Fakat bunu gerçekte kendi bilgileriyle ve uygulamaya geçirdikleri teknoloji ile başarmış değillerdi. Ortak Sovyet devletinin içinde başarı hepsine ait gibi görünse de gerçekte aslında bu gücü elinde tutan tek bir devlet vardı o da Rusya idi. Bağımsız birer devlet olarak bilgiyi üretip bunun pratiğe geçirilmesi olan teknolojiyi geliştiremedikleri için uzaya çıkan astronotlar yalnızca bir personel tedarik yönteminin içini doldurmaktan öteye gidemedi.
Bilginin sürekli olarak geliştirilmesi ve yenilenmesi bazı alanlarda temel koşuldur. Farklı bir alandan örnek vermek gerekirse sağlık teknolojisi de yine bu durumla örtüşmektedir. Pek çok açıdan güçlüklerle boğuşan bir ülke olan Küba sağlıkla ilgili bilimsel çalışmalarda bunu başarabilmektedir.
Deniz Karakurt