Derlemeci notu: Samankaya köyü Sivas ilinin Şarkışla ilçesine bağlıdır. Eski adıyla yörede Ebesil(i) olarak bilinir. 

 

Derleyen: Deniz Karakurt

Kaynak Kişi: Abdulkadir Köker

 

Köyde güz gelip çattığında herkes kış hazırlığı yapardı. Kış yaklaştıkça havalar iyice soğurdu. 

Rahmetli Kavurma Nuri Emmi’m sürekli çobanlıkla uğraşırdı. Bir defasında un öğütmek için davarlarını diğer çobanlara katmış Uzunyayla'ya değirmene gitmişti. Ebuleys’le beni diğer çobanlara yardımcı olmak için Kanak’ta yanlarına gönderdiler [Kanak: Yörede akan bir akarsu ve civarındaki dağlar arasında yer alan bir vadiden oluşan bölgenin adı]. Kör Mahmut Emmi, Kekeç Bekir Emmi, Osmangilin Mustafa Emmi davarları Durmuşlar’ın ağılının önüne yatırmışlardı. Vakit akşam olmuştu. Bize "haydin şu küçük helkelerle şitilleri alın bahçacikten bir su getirin vardığınızınan geldiğiniz bir olsun” dediler. Zaten karanlık basmak üzereydi, koşa koşa gidip geldik. Geldiğimizde baktık ki bir davar kesmişler ateşi yakmışlar. Ateş adam boyu alevlenip duruyor, zaten çalıyı çırpıyı önceden ağılın içine hazırlamışlar. Bir küçük kuyu deşmişler, bizim getirdiğimiz sudan biraz döktüler içini sıvadılar, biraz daha su döküp çekildiler. Bu arada kestikleri davarı tuluh yüzmüşler kadınların oklavadaki yufka salladığı gibi ateşin üstünde değneğe takmış sallıyor davarın kıllarını ütüyorlardı. Biraz sonra kısa saplı kazma ile bir taşın üzerinde davarı parçalayıp bu tuluh derinin içine doldurdular. Ağzına da bir avuç tuz koydular boğaz kısmını iyice bağladılar, su dökülen kuyunun içine bir kapak taş koydular, üç tane de derinin devrilmemesi için kuyunun içine kazık çaktılar. Tuluğu kuyuya indirdiler, tekrar kuyunun üzerini kapatacak kadar bir kapak taşla kapattılar, etrafını da çamurla sıvadılar. Üzerine öncekinden daha büyük bir ateş yaktılar. Bu sefer kalın odunları yakıyorlardı. Bir müddet sonra ”tamam gayri çıkarak” dediler. Kapağı kaldırdılar ters dönderip üzerine pişen davarı koydular etler öyle pişmişti ki kemikleri salladığın zaman etler ayrışıyordu. Heybelerinden çıkardıkları iri baş soğanlara birer yumruk vurup dağıttılar bize de birer parça verdiler. Pişen deriyi de itlere yedirdiler. Kemiklerini deşdikleri kuyunun içine doldurdular çıkan toprağı da üzerine attılar. Yemeğin böyle pişirilmesi değişiğime gelmişti, belki de o yüzden bunu hatırlarım o zamanlardan. 

Kışın kar soğuk çok olurdu. O eski kışları hep özlemle arar olduk. Eskilerden anlatırken "nerde o eski kışlar hani” diye anarız. O yıllarda bambaşka bir kar yağardı. Kar senesi var senesi derlerdi. 1965 te Ağustosun 16. günü saplar sürülüyordu. Akşam üzeri aniden Kanak tarafından bir poyraz esmeye başladı ki düvenden öküzleri koyurup eve gelinceye kadar üşümüştük. Malamayı hemen bilezik yapmak için çalgıları sürgüleri harmana taşıdık [ – biçilmiş ekin, tahıl, saman gibi yığınların bir araya getirilmesinden bahsedilmekte]. Aman Yarabbi, mübarek sanki zemheri soğuğuydu. Sabah uyandığımızda kar yağmış en az 20 santim kar vardı, tedbirli olanlar malamalarını toplamışlar adam birşey olmaz diyenler karlı tarafla alttaki kuru tarafı ayırmaya çabalıyorlardı. Yine bekçi, caminin damından dellal bağırıyor; “Bu günden itibaren mal davar ekin arasına gitmeyecek bir hafta Kanak tarafına gidilecek" diyordu. Çünkü Kanak kumsal olduğu için yağan karı hemen eritir, mallar doyar diğer taraftaki özlü topraklı kısımlardaki otlaklar zarar görmezdi. Bir de daha eskilerden anlatılanlar var.

1930’lu 1940’lı yıllarda kışlar çok amansız olurmuş, evden eve tünellerle gidip gelecek kadar kar yağar evlerin arası tamamen karlarla kapanır, mahallenin pınarlarına kardan basamaklarla inilir, çoğu zaman büyükbaş hayvanlar içeride sulanır çünkü düşer sakat olur diye endişe edilirmiş. İşte böylesi zamanlarda Uzunyayla’da ikamet eden Çerkezler resmi bir iş takibi veya bir ihtiyaçlarını gidermek için mecburen yol yokluğu, ulaşım zorluğu nedeniyle önce Ebesili’ye uğrayacak, bir gece misafir kalacaklardır. Kazaya gidecek bir gece de yine orada atı ile hanların birinde kalacak ertesi gün yola çıkıp tekrar Ebesili’de misafir evi kimse onun orada bir gün daha kalacak ancak dördüncü günde Uzunyayla’daki köyüne dönebilecektir. Ağıllarda çobanlar koyun yaymakta olup, daralan (darda kalan), köye yetişmeye imkan bulamayan yolcuları misafir etmektedirler.

Eskiden her sülalenin bir misafir odası olur, evden ayrı olarak yapılır, her köyden gelenler kendilerine bir ahbap tutarlardı. Ebesili’ye geldiklerinde yalnız o eve misafir olur ve o sülalenin misafiri kabul edilirlerdi.

Köyün ileri gelenlerinden Hatip Efendi'ye Uzunyayla köylerinden bir Çerkez misafir gelir ama giderken Kışla köyü civarından gider kış şiddetlenince Kanak boğazından Ebesili üzerinden köyüne dönmek ister çünkü Kanak boğazında azma (yolunu kaybetme), kaybolma endişesi yoktur. Hatip Efendi gelen Çerkez misafiri ağırlar izzet ikramda bulunur. Akşam komşular misafiri yalnız bırakmaz hal hatır sorarlar Çerkez de elinden geldiği kadar cevap verir, nihayet odadaki cemaat misafir yorgun istirahat etsin diye erkenden evlerine giderler. Hatip Efendi misafirle birlikte sabah namazına camiye gider, zaten cami hemen evinin yanındadır. Namazdan sonra Çerkez ahırda atının yanına gider yemini verir, tımarını yapar, eğerini vurur; yamçısını, kamçısını, kaftanını atının üstüne hazırlar, geri döner misafir odasına girer bakar ki Hatip Efendi bir teke postunu sırtına çekmiş zikir çekiyor biraz bekler. Çerkez yavaşça "Hatip Efendi ben yolcuyum," der. Böyle der demesine ama zikir devam etmektedir. Çerkez kardaki don yumuşadı mı at çöker diye korkmakta erkenden yola çıkmak istemektedir. Duramaz bir daha söyler, yine Hatip Efendi'nin zikri bitmediğinden cevap veremez. Çerkez kalkar ahıra girer atını çıkarırken Hatip’in büyük oğlu Cevat Ağa yetişir; "Dur hele misafir ağa, bu vakitte yola mı çıkılır? Hele bir kahvaltını verelim karnını doyurmadan gitmek olmaz,” deyince Çerkez cevabı yapıştırır: "Vallahil azim, Hatip cennete varana kadar ben Pazarsu'ya yetişirim," der [Pazarsu köyü – Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine bağlıdır].

Derlemeci notu: Geçmiş yıllarda köy ilkokulu Meslek Yüksekokulumuz ile kardeş okul sayılarak karşılıklı ziyaretler / geziler düzenlenmiştir. Okulumuz akademik personeli köye ziyarete gitmiş, ilkokul öğrencileri de daha sonradan kurumumuza geziye gelmişlerdir. Düzenlenen uçurtma şenliğine ve kendileri için hazırlanan eğlencelere katılmışlardır (Nisan 2017).

 

Derleyen: Deniz Karakurt

Kaynak Kişi: Abdulkadir Köker