Göğ elmayı çok yemeyin "ısıtma tutar" derlerdi.

Buradaki "ısıtma" sözcüğünün "sıtma" kavramı ile bağlantısı anlam içeriği açısından ne düzeydedir araştırmak gerek ama tam olarak aynı şeyin kastedilmediği kesin. Çünkü sıtmaya sebep olan bir asalak türü sivrisinekle bulaşmakta. Dolayısıyla burada hastalık belirtileri açısından bahsi geçen ısıtma ve sıtma arasında yalnızca dışsal belirtiler açısından benzerlik var gibi gözükmektedir. Etimolojik açıdan baktığımızda ise baştaki "ı" harfinin düşerek kelimenin sıtmaya dönüştüğünü görüyoruz. 

Halk kültüründe vücudun titremesi olayına "ısıtma tutması" denilmektedir. Çok yenince, mide ve bağırsak sistemini bozan (göğ) olgunlaşmamış elma, erik, taze ceviz gibi meyveler insanın direncini düşürdüğü ve vücut ısısında değişiklik oluşturduğu için bu tanımlama yapılmış.  Yukarıda bahsedilen çok da zarar verici olmayan rahatsızlığın belirtilerini ayrıca sivrisinekten geçen sıtma da gösterdiği için dışsal gözleme dayalı (ampirik) benzeşim yoluyla aynı isim verilmiş. 

Bazı yörelerde bu duruma "delisi tutmak” da denilmektedir. Yine aynı belirtileri gösterir, bağırsak ve mide bozulmalarına yol açar ve insanın vücut ısısını değiştirir. 

Ateşlenme, titreme, zayıf düşme, fersizleşme (gücünü yitirme) ısıtmanın başlıca belirtileri arasındadır. Yüksek ateşten dolayı üşüme hisseden hasta, üstüne üç yorgan atsan da "donuyorum,bir yorgan daha örtün" diye yalvarır. 

Sıtmalanmak ifadesi de bazı yörelerimizde kullanılmaktadır (örneğin Trakya). “Birden sıtmalandım" cümlesinde olduğu gibi.

Ortaçağ'da İslam tıp literatüründe, ayrıca Selçuklu ve Osmanlıda genelde ateşli ve titremeli hastalıkları tanımlayan “humma” kavramı, bedende ateşin yükselmesine neden olan her tür bulaşıcı hastalıklardan, zehirli hayvan sokmalarından hatta güneş çarpmasından kaynaklanan rahatsızlıkların neredeyse tamamını ifade etmekte kullanılmıştır. Dolayısıyla Isıtma kavramı daha çok Araplar'ın "humma" dediği vücudun ısı dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan, ateş ve titreme yapan her türlü hastalığı genel olarak tanımlayan bu kavramın Türkçe karşılığıdır. Çukurova bölgesinde geçmişte ülkemizde yaygın olarak görüldüğü bilinmektedir.

Özet olarak sıtma kavramı Türkçede ısıtma sözcüğünden baştaki harfin düşmesi ile oluşmuş olsa da günümüzde ikisinin aynı şeyi ifade ettiğini söylememiz mümkün görünmüyor. 

Ek bilgi: Akçakışla'nın Karlıyurt yaylası yakınlarındaki Dereyurt köyü (eski adı Sıtma köyü, Yozgat'a bağlıdır) içinde Sıtma Pınarı adıyla bilinen bir çeşme vardır. Anlatılan rivayet şu şekilde: Çok eskiden birisi Sıtma hastalığına yakalanıyor ve rüyasında bir çeşme görüyor. Rüyasına giren kutlu kişi gidip o köydeki sudan içerek yıkanmasını söylüyor. Söylenileni yaparak bahsedilen köyü ve çeşmeyi buluyor. Hastalıktan kurtulunca herkes çeşmenin suyunun şifalı olduğunu anlıyor ve çevreden insanlar Sıtma hastalığından kurtulmak için buraya gelmeye başlıyor. Böylece köyün adı da Sıtma kalıyor.