İlkel güdüleri yontulmamış, törpülenmemiş, dizginlenmemiş belirli bir kalıba sokulmamış yanlış taraflara yöneltici, düşünceyi devre dışı bırakan devindirici içsel dürtüler olarak algılayıp, her zaman her koşulda kaçınılması gereken davranışlara yol açar diye düşünmek ne derece doğrudur? Bunlar hayvanlarda da var diye sloganlaşmış bir itiraz vardır. İlkel güdüler hayvanlarda da vardır diye bunları kenara itmek, korkmak hatta aşağılamak mantıklı bir yaklaşım mıdır? Tüm ilkel güdüler kötü müdür? Temel gereksinimlerimiz ve onları gidermek için bulduğumuz çözümler binlerce yıl aynıdır. İnsan etçil bir canlı, et tüketiyor ve yine aynı hayvanları besliyor, değişen şey sadece et için beslediği hayvanları yetiştirme yöntemi. Diğer taraftan tahıl, sebze ve meyve de yiyor, değişen şey sadece yetiştirme yöntemi. Ve ulaştığımız yöntemlerin ne kadar doğru olduğu da son derece tartışmalı… Çünkü yediğimiz domateslerin hepsi tek renk kıpkırmızı, kokusu yok… Domatesi hatırlayanlar için domatese benzemiyorlar… Yöntem değişikliği temelde yatan güdüyü değiştirmiyor.
Yıllar önce bir belgeselde izlemiştim. Avustralya'da çölün yakınındaki ıssız bir çiftlikte küçük bir kız çocuğu çitlerden çıkarak kayboluyor. Şehirden oldukça uzak bir yerde bulundukları için arama ekibinin gelmesi bile saatler sürüyor. Sadece çiftliğin köpeğinin küçük kızın peşinden onunla birlikte gittiğini farkediyorlar. Gece çöl dondurucu derecede soğuyor ve eğer bulunamazsa çocuğun öleceğine kesin gözüyle bakıyorlar. Ama maalesef kız bulunamıyor. Böylece gece geçiyor. Bu da artık bütün ümitlerin tükendiği demek oluyor. Ertesi gün öğlene doğru, helikopter yürümekte olan kızı ve yanındaki köpeği yukarıdan görüyor. Normalde aşağıdan görseler dikkatlerini çekmeyecek bir şey fark ediyorlar. Köpek kızın etrafında yeterince uzak bir mesafede duruyor ve neredeyse fark edilmeyecek bir yavaşlıkta etrafında çemberler çiziyor. Olası bir vahşi hayvan saldırısına karşı önlem alıyor. Kızı kurtardıklarında ise gece nasıl donmadan kurtulduğunu anlamaya çalışıyorlar. Küçük çocuk, köpeğin dizleri ile kendi üzerine çöktüğünü ve tüylerinin kendisini sıcak tuttuğunu söylüyor. İşin ilginç tarafı yeterince ağır olan hayvan kızın üzerine bütünüyle yatmış olsa belki de nefesini keserek öldürebilecek. Ama zarar vermeyecek bir dengede duruyor bütün bir gece boyunca bacaklarının bütün yorgunluğuna karşın.
Kuzeyimizdeki savaş başladığından beri aylardır düşünüyorum binlerce çocuğun ölümüne ve onbinlercesinin de (kimlerin eline geçtiğini umursamaksızın) kaybolmasına neden olanlar o savaşları çıkarıp o şehirleri bombalatıp sonra da gece nasıl uyuyabiliyorlar? (Elbette ki burada vatanlarını savunmak durumunda kalan insanları aynı bağlamda kategorize etmekten imtina ederim.)
Köpek sözcüğünün bir hakaret olarak kullanılmasını hiçbir zaman doğru bulmadım. Bu hayvanların şerefi ve haysiyeti vardır... Köpeklerin vicdanları vardır, gerekirse gece uyumazlar. Geceleri köpek sesinden rahatsız olan insanoğlu atalarının binlerce yıl boyunca onun sesi ile kendilerini güvende hissettiklerini unutmamalıdır.


