İnsanların algılarıyla dil üzerinden oynandığına tanıklık ediyoruz. Seçilen kelimelerle zihnimizde modernite, lüks, pahalılık, kalite algıları oluşturularak kandırılabiliyoruz kolaylıkla. Alışveriş merkezlerinin isimlerinin sonuna "Mall" eklemek nasıl bir özentidir ben anlayamadım. Türkçedeki kelimelere kıran mı girdi? "Mol" diye okununca yazan şey değişiyor mu? Neyi zor ediyoruz. O ismi verince daha iyi bir yere mi dönüşüyor? Sorunu teşhis ederek adını da koyanlar oldu: Dil Kapitalizmi (A. Aslan). Satılacak nesnelere yabancı dilde isimler vererek özenti zihniyet zafiyetinden yararlanmak. Örneğin: Pergola... Vaaay bayıldım. Oysaki bildiğiniz Çardak. Sonuç? Asıl bakmanız şeylere bakmadan asıl görmeniz gereken şeyleri görmek bile istemeden şekle takılarak oltaya gelip paranızı vermek. Bazen de daha kötü sonuçlara katlanmak. Ev alırken yabancı ama modern (!) kelimelerle tanımlanan pek çok şeye bakıp asıl aramanız gerekenler es geçmek gibi. Bu binanın duvarları hangi tür malzeme ile örüldü diye soran kaç kişi vardır acaba? Lüks algısı bulunan alanlarda, yabancı sözcüklerin hem de Tarzanca düzeyinde yanlış söyleyişlerle Türkçe'ye yerleştirilmesi ve toplum tarafından da kabul görmesi çok hızlı gerçekleşiyor. Bunların başında konut sektörü, lokantacılık ve kafe hizmetleri yer alıyor. Başka alanlar eklemek mümkündür. Ancak buradaki olumsuz katalizör kesinlikle lüks algısıdır.

 

Yıllar önce kendisiyle yapılan bir röportajda İlyas Salman'dan dinlemiştim: "Güzellik, öz ve biçimin uygun oranlardaki bileşimidir," demişti. Bu söz galiba sadece insanlar için değil binalar ve dil için de geçerli.