Bazen çok basit sandığımız şeylerin anlaşılmasının o kadar da kolay olmadığını görüyoruz. Sebebi eğitim sisteminin doğru anlatamıyor oluşudur belki de...

Dünya bir küre ise alt tarafında kalanlar niye tepelerinin üstüne düşmüyorlar.  Cevap: Yerçekimi nedeniyle... Öyleyse Soru-2: Düşmüyorlarsa bile baş aşağı durmaya devam ediyorlar yani. Tepe üstü yaşanır mı?

Oysa ki, uzayda aslında bildiğimiz anlamda bir yön kavramı yoktur. Yukarı aşağı, kuzey güney, sağ sol diye bir şey bulunmaz uzayın sonsuz büyüklüğünün içinde. Bunlar insanların bir başlangıç noktasına olan gereksiniminden kaynaklanan göreceli unsurlardır. Haritalarda öyle çizmeye alıştığımız için kuzey yarım kürede insanlar yukarıda görünür. Diğer türlü çizmeyi alışkanlık edinmiş olsaydık bu kez de güney yarım küredekiler yukarıda görünecekti. Hatta doksan derece çevirerek çizmiş olsaydık batı yarım küre yukarı çıkar, orada yatay durduğu sanılan insanlar yukarıda ayak üstü görünürdü. (Uzay boşluğuna göre sağa veya sola çevirmiş olmasının da hiçbir farkı olmayacaktır.)  Yön duygusuna ihtiyacımız olduğu için referans noktalarını kendimiz belirliyoruz. Ama hiçbiri sabit değil aslında hepsi göreceli. Dünya haritasının yönü, biz öyle kullanmayı alışkanlık haline getirdiğimiz için şimdiki gibidir. Dünyanın her hangi bir yerinde uzaya göre kafası-aşağı veya ayak-üstü duran insanlar yoktur. Yerçekimi her yöne eşit etki yapar.

Özetle haritaları başka türlü çizseydik yukarıdaki ve aşağıdaki ülkeleri çok farklı algılayacaktık. Haritaların şimdiki biçimde neden çizildiği ise Metacoğrafya adı verilen bir yöntembilim dalının ilgi alanına girer. Siyasi gerekçelerle yapıldığı önemli iddialardan birisidir. 

Ek bilgi: Benzer şekilde zamanı ölçerken tespit edilen başlangıç noktaları da görecelidir. İnsan algılayışıyla sonsuz denebilecek uzunluktaki bir akışın içerisinde belirlenecek herhangi bir başlangıç noktası tüm takvim sistemini bütünüyle değiştirecektir.