Rumlar ve muhacir Türkler için hatta tüm Balkan bölgesinde Ayazmalar (kutsal şifalı su pınarları) sıklıkla çevresinde ruhsal varlıkların yaşadığına inanılan yerler olarak görülür. 

Balkan göçmenleri arasında dermanlı (şifa verme yeteneği olduğuna inanılan) yaşlı kadınlara Babu denir. Bu sözcük nene, yaşlı kadın, ebe anlamlarında kullanılır. Grebene ve Nasliç yöresinden gelenler birbirlerine “hemşerim” veya “memleketlim” anlamında “Patriyotis / Patriyotisa” olarak hitap ettikleri için bu kişilere “Patriyot” ve konuştukları dile de “Patriyotça” denmektedir. Bu yörelerden gelenlerin konuştuğu Rumca, şive ve sözcükler açısından Yunanca’dan önemli farklılıklara sahiptir.

İstanbul'un Çatalca İlçesi'ne bağlı Elbasan Köyü yakınlarında bir dere yatağının kıyısında yıkık bir yapı vardır. Burası Rum bir kadına aitmiş denilir, içinde bir Ayazma bulunmaktadır. Bu suyun hastalıkları iyileştireceğine, her türlü derde deva olacağına inanılır. Geçmişte mum yakılır ve para atılırmış. Elbasan başta olmak üzere yöredeki köylerden çocuğu olmayan kişileri oraya götürürlermiş. Orda bilge bir kadın ölmüş olduğu anlatılır ve kadının asıl adının “Ayner” olduğu söylenir. İşte o kadının hürmetine bu yerin ve ayazmanın dertlere derman olacağına inanılır. Çocukta kekemelik, zihinsel yetersizlik, felç gibi sorunlar olduğunda iyileşmesi için buraya getirilirmiş. Suya eskiden üç beş kuruş para atılırmış. Hiç konuşulmadan gidilir ve dönülürmüş. Orada kuşlar varmış, biraz buğday, bulgur veya yiyebilecekleri ne varsa alınıp götürülerek onlara atılırmış. Buğdayı kuşlar eğer yerlerse o hasta kişinin iyileşeceğine inanılırmış. Hiç konuşmadan ve hiç arkaya bakmadan tekrar köye gelinirmiş. 

Rumlar gittikten sonra Elbasan köyünde yaşamaya başlayan Türkler de bu suyun şifalı olduğuna inanmışlardır. Ayazmanın çevresinde Babu denilen yaşlı bir kadının hayaletinin dolaştığına eskiden daha yaygın olmakla birlikte günümüzde bile inanılmaktadır. Hatta bu ruhsal varlıkla karşılaştığını söyleyenler vardır. Bir kişi ayazmanın olduğu harap yapıya horoz kesmeye gittiğinde o varlığı gördüğünü sanmıştır. Ancak gördüğünün aslında ağaca bağlanmış bir çaput veya yazma (kadın eşarbı) olduğunu anlamıştır. Yine de bu konuda kararsızdır. Başka bir köylünün ise o hayaletle yüz yüze karşılaştığı söylentisi anlatılmaya devam etmektedir, o kişinin adı soyadı bilinmektedir. Bu adam bir gün ağaç kesmeye ayazmanın yakınlarına gitmiş, bir ağacın yanında iken bir varlığın kendisini tuttuğunu anlamış ve kafasını kaldırdığında tuhaf bir kadın görüntüsü görmüş. Bu ruhsal varlığa kendisini bırakması için yalvarmış ve bir daha burada ağaç kesmeyeceğine dair söz vermiş. Bunun üzerine bağ çözülmüş ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşmış.

Bir söylentiye göre dilsiz torunu ile oradan geçen bir Rum dede çocuğun birdenbire dilinin çözüldüğünü farketmiş. 

Burası uzun yıllar boyunca Rumlar tarafından ziyaret edilmiş. 1970’lerin sonuna kadar her pazar günü Hristiyanlar gelip bu sudan içer, dua ederlermiş.

 

Yazan: Deniz Karakurt 

 

Kaynakça:

1. Çatalca Patriyotları’nın Halkbilimsel Açıdan İncelenmesi / Yüksek Lisans Tezi - Cahit Yılmaz (2017)

2. İstanbul’un Çatalca İlçesi Özelinde Balkan Kültürünün İzleri / Makale - Serdar Gürçay, Alev Duran (2024)