Türkçe Üzerine Düşünceler...
1. Muvaza mı, Muvaaza mı, Muvazaa mı yoksa Muvaazaa mı? Yüzlerce yıldır dilimizde ve Türk hukuk terminolojisi içinde yer alan bu kelimeyi ilk duyduğu anda, hatta yıllardır billdiği halde doğru yazabilecek üniversite mezunu kaç kişi vardır? Buna karşın ilk kez bu sözlükte “Muvazaa” karşılığı olarak önerilen ve daha önce Türkçe sözlüklerde yer almayan “Eldeşme” sözcüğünü daha ilk seferde duyar duymaz sadece ilkokul düzeyindeki yazım bilgisi ile yanlış yazabilecek insan bulabilir miyiz acaba?
2. Türkçe “Söyleyiş” kelimesini ilk kez duymuş olsak dahi nasıl yazacağımızı derhal anlarız. Çünkü bizim anadilimize aittir. Ancak bu eserin içinde defalarca kullanılmış olan “Telaffuz” sözcüğünü yoksa “Telafuz” olarak mı, yada “Telâfuz” olarak mı yazmalıydık? Aslında pek çok kişi tarafından öyle yazıldığı halde sonuncu seçeneği (Telâfuz) elesek bile ilk ikisi arasında hangisinin doğru olduğuna bile henüz karar verebilmiş değiliz. Resmi kurumlar bu konuda kesin kararını vermiş olsalar da halk tarafından ne derece anlaşılmış ve doğru kullanılmaya başlanmıştır? Yani resmi olarak karara bağlanmış olması kesinlikle yeterli bir çözüm değildir. Üstelik o resmi görüşler de sıklıkla değişebilmektedir. Bunların hepsi birer sorundur.
3. Çözüm, Türkçe’nin olanaklarını doğru kullanarak kulağa ve söyleyişe uygun kelimeleri dile yerleştirmektir. “Kur’a mı, yoksa Kura mı, Kurr’a mı ya da Kurra mı?” diye düşünmek yerine “Çekiliş” denildi mi sorun kalmaz ortada. “Çekiliş” kelimesini düzgün yazıp söyleyemeyecek kimse herhalde yok gibidir.
4. Neredeyse Türkçe zannedilecek kadar Türkçeleşmiş olan Farsça kökenli “Rastlamak” fiili bile “Raslamak” olarak yazılıp söylenmektedir pek çok insan tarafından ("t" harfine dikkat edilmeli). Örnekler sınırsız olarak artırılabilir ve yabancı dillerden alınan kelimelerde bu sorunlar her zaman mevcuttur.
Aktarma Sözlüğü, Giriş kısmından alıntılar - Deniz Karakurt