Seydi Sülü Efsanesi
Derleyen: Deniz Karakurt
Seydi Sülü (Seydisül) türbesi Kütahya’nın Altıntaş ilçesine bağlı aynı adlı Altıntaş köyü"ndedir. Çoban Sülü veya Garip Dede olarak da bilinir. (Yakınlardaki köyün ve ilçenin adı aynıdır.) Adı Osmanlı kayıtlarında Seyyid Sule olarak geçer. Seyid Süleyman adının kısaltılmış olması çok yüksek olasılıktır.
Köylüler eskiden, kendisini sağdırmayan inekleri ve üstüne bindirmeyen atları türbenin yanına bağlarmış. İçeride ayrıca bir de geyik boynuzu bulunmaktadır. Taş yapının dış kısmında bazı yerlerde Roma mimarisinden kalma parçalar kullanılmıştır.
Seydi Sülü adlı erenin, Afyon’un İhsaniye ilçesine bağlı Döğer beldesinde Çakırlar mevkisinde türbesi bulunan Seyyid Cemal Sultan’ın müsahip kardeşi olduğu bilgisi verildi. (Müsahiplik: Bir tür kan kardeşliği. Tasavvuf geleneğinde özel bir törenle müsahip kardeş olunur, hem bu dünyada hem ahirette birbirlerine yoldaş olacakları kabul edilir. Kelime kökeni sahip sözcüğüne dayanmakta olup birbirine sahip çıkma anlamı vardır.) Bu eren Eskişehir ve Kütahya yöresinde Kemal Sultan olarak da bilinmektedir.
Derleme Tutanağı
Kaynak Kişi: Ali Doğan
Yöre: Kütahya - Altıntaş
Seydi Sülü Altıntaş’a bağlı Alibey köyü civarında sığır güdermiş. Oradan geçen köylüler sürüyü bir çobanın değil de bir dananın güttüğünü görmüşler. Köylüler bu durumu hemen yörenin beyine şikayet etmişler. “Biz çobana para ve hak (pay) veriyoruz. O ise sığırı kendi gütmüyor da bir danaya güttürüyor. Kendisi ya yatıyor, ya seyrediyor” demişler. Bey; “Çağırın çobanı” demiş. Sığır çobanı olan Seydi Sülü’yü bulup çağırmışlar. Beyin huzuruna çıkarmışlar. Bu beyin bir atı varmış ki üç beş kişi onu zar zor tutarmış, bir türlü baş edemezlermiş. Bey, karşısına çıkarılan Seydi Sülü’ye; “Köylüler senden şikayetçi” demiş ve sormuş; “sığırı neden sen değil de bir dana güdüyor?” Bunun üzerine Seydi Sülü; “Benim bir kimsenin kendisine veya kimsenin malına mülküne tarlasına bağına bir zararım olmuş mu?” diye soruya soruyla karşılık vermiş. Herkes boyun büküp susmuş. Kimseden çıt çıkmıyormuş. “Peki kimsenin malında sığırında bir eksilme var mı, hayvanlarda sakatlık hastalık var mı?” diye sormuş bu kez. Bunun üzerine içlerinden biri kafasını kaldırıp “Hayır” demiş. Diğerlerine dönerek; “Eğer itiraz eden yoksa biz şikayetimizden vazgeçiyoruz” demiş. Bey; “Şikayet yoksa aynı şekilde sığır gütmeye devam edebilirsin. Ama bir şeyi merak ettim. Neden sen değil de bir dana güdüyor sığır sürüsünü, hem bir dana nasıl başarır bunu?” diye sormuş. O zaman Seydi Sülü; “Söyle seyislerine atı salsınlar” demiş. Seyisleri çağırıp fikirlerini sormuş, onlar da salındığı takdirde birilerine çifte vurarak zarar verebileceğini hatta öldürebileceğini söylemişler. Ama Seydi Sülü ısrar etmiş. Bey şaşırmış ama bakmış ki çoban kendinden emin, seyislere atı salmalarını buyurmuş. Bunun üzerine atı salıvermişler. At daha bir hareket yapmadan Seydi Sülü ata işaret etmiş. At beyine yaklaşıp ön ayakları üzerine diz çöküp boyun bükmüş. Hatta kendi diliyle niyaz etmiş. O anda bey de, köy halkı da şaşırıp kalmışlar.
Bunun üzerine bey “Bırakın şu dervişi, nasıl biliyorsa öyle yapsın, istediği gibi yaşasın” demiş. O da sığırlarını danaya güttürmeye devam etmiş, kendi seyretmiş. 60 yıldan beri büyüklerimden işittiğim budur.
Alibey köyünde ehlibeyt soyuna ait türbeler de mevcuttur...
Kendi hatırası:
1952-1953 senelerinde babamın annesi olan ninem “Hakime’nin Döndü” ile birlikte deyirmene gittik. Ninem istiklal harbi şehidi olan dedemin hanımıdır. Babam yanımızda, üçümüz birlikte gittik. Altıntaş Köyü’nün yukarısında su deyirmenleri vardı. Beşkarış’da; yukarısında Başdeyirmen, aşşağıda Akdeyirmen vardı. Başdeyirmen de unlarımızı üğüttük, Beşkarış’a geldik. Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin ön halifelerinden olan Evliya Resül Baba’yı ziyaret ettik. Oradan Altıntaş Köyü’ne geldik. Altıntaş Köyü’nde bir adı Garip Dede olan Seydi Sülü türbesi yıkıntı bir haldeydi. O zaman ziyaret ettik. Ninem bana şunu söyledi. Oğlum esas bu evliya bizim dedemiz, yani mürşidimiz Cemal Sultan hazretlerinin müsahip kardeşidir dedi. O günüden beri benim bilgimdedir...
Cemal Sultan benim baba tarafından mürşidimdir. Cemal Sultanın bir oğlu şimdiki adı Çanakkale Gelibolu’da bulunan Bayraklı Babadır. Diğer evlatları on iki bölgeye düşman korkusundan kızlarını evlendirerek dağıtmıştır. Çocuklarının bir kısmı Çelebiler. Eskişehir Seyitgazi ilçesine bağlı eski adı Arabören yeni adı ise Doğançayır köyü. Sefil dede türbesi varmış orada. Bizim geçmişten beri mürşidimiz Cemal dede, Zeynel Abidin dede, Mahmut Çelebi dede. Şimdi ise Ahmet Arsal dede bulunmaktadır. Benim bilgim büyüklerimizden öğrendiğim elli sekiz - altmış yıl önceki bilgiler...
Kaynak Kişi: Ali Doğan (Kütahya Merkeze bağlı Körs köyünden)
Açıklama: Körs köyü merkeze bağlı olsa da Altıntaş yöresine yakındır.
Derleyen: Deniz Karakurt
Kaynak belirtmeden alıntı yapılamaz.


