Bir anda geliverir… Hiç beklemediğiniz bir anda… Çalışma odanızda oturmuş dinlenirken, yatağınıza uzanmış tavana bakarken, bir karakolun önünde nöbet tutarken, bir sınıfta ders anlatırken, bir hastaya reçete yazmış gönderirken, genişçe bir alana toplanmış askerlerin içtimasını alırken... Bir bahçede, parkta, kafede oturuyor da olabilirsiniz; bir sonbahar günü rüzgarda veya kışın ayazda karlara bata çıka yürüyor da… Tek başınıza olmanızın veya yanınızda birisinin bulunmasının hiçbir önemi yoktur.

Bir anda geliverir…

Sadece birkaç saniye veya birkaç dakika sürer. Ne zaman geleceğini, tam olarak ne kadar süreceğini asla bilemezsiniz. Ama pek sık rastlanan bir durum değildir bu. Arada bir olur. Belki yılda bir iki kez… Çok fazla uzun da değildir. Olsa olsa dakikalarla ölçülür en fazla. Arada bir yaşarsınız onu. Hiç beklenmedik bir anda kaplar tüm benliğinizi… Şaşırırsınız…

Bir anda gelir mutluluk…

O kısacık zaman diliminde derin bir huzur duyarsınız… Elinizdeki çay veya kahve, belki kalem veya enjektör size inanılmaz bir coşku ve dinginlik verir. Evet coşkuyu ve dinginliği bir arada yaşarsınız… Zihniniz, gönlünüz, düşünceleriniz, düşleriniz bir okyanus kadar coşkundur ama bedeniniz kıpırdamak istemez, ağı ağır hareket eder, o anın tadını çıkarırsınız. Sakin sakin bekler, elinizdeki bardaktan o yudumu yavaş yavaş alırsınız. Var olduğunuza şükredersiniz. Her şey yolundadır. Evet, pürüzleri silip atar zihniniz ve aklınız. Ayrıntılar kaybolur. Onlara takılmazsınız. Derin bir mutluluk sadece… Anlatmak mümkün değildir. Hiçbir özel ve önemli sebebi yoktur. Özel bir gün değildir, hiç kimse hiçbir şey yapmamıştır sizin için. Yine de o basit zaman diliminde bulmuştur sizi mutluluk. Zaten bunlarla ilgisi de hiç yoktur. Kendinizi evrenin parçası olarak algılarsınız farkında olmasanız da, adını koyamasanız da. Tüm kainatla bütünleşirsiniz. Bütünleştiğinizi hissederseniz. Esen rüzgar, odaya dolan sıcak hava, dışarıdaki kamyonun sesi, kuşların cıvıltısı, apartmanda bağıran çocuk, sedyede yatan kolu kırık adam, dersi kaynatan öğrenci grubu… Hepsi gözünüze güzel görünür, kulağınıza hoş gelir… “Yaşamak varmış.”, “ iyi ki şu an burada varım,” diye geçer içinizden. Gerisi boş… Alternatif ve daha iyi bir hayat arzunuz, ideal yaşam beklentileriniz, bir üst toplumsal sınıfa geçme çabalarınız gözünüzde bir hiçtir artık. Hiçbir önemiş yoktur bunların. Elinizdekilerin size yettiğine kanat edersiniz. Sadece o an orada bulunduğunuz ve o koltukta oturuyor olduğunuz için mutlu olursunuz.

O saniyeler veya dakikalar sizi dinlendirir. Ruhunuza ve bedeninize enerji yükler. Ve o enerji size zindelik verir. Sizi haftalarca ve hatta aylarca ayakta tutar. Dinlenmenizi -en azından ruhen- sağlayan şey tatiller, uzun geziler değildir. O birden bire gelen saniyeler ve dakikalardır. Haftalarca sürecek bir tatilin bile bu birkaç dakika kadar büyük bir dinlendirici etkisi olmadığına şaşırırsınız.

Sonra ansızın geldiği gibi gider sessizce o mutluluk… Karmaşa, koşturmaca, telaş, gürültü, patırtı, stres yeniden başlar… Ama o birkaç saniye veya dakika yetmiştir size. Uzunca bir zaman dilimi boyunca size yetecek, sizi zamanın akışı boyunca ilerideki bir noktaya kadar götürecek gücü verecektir.

Beklemediğiniz bir anda geri gelmek üzere…

 

Deniz Karakurt - Tüm Yazılar

(Buradan ulaşılabilir)