Arapça konuşulan bütün ülkelerde ikili bir dil öğrenimi vardır. Arap dili Fusha ve Ammi olmak üzere ikiye ayrılır.
Fusha (yani Fasih Arapça) adı verilen dil Kur'an başta olmak üzere klasik Arapçayı içerir. Bunu neredeyse bir uçtan diğer uca tüm Arap ülkeleri bilirler ve okullarda eğitimini verirler. Dolayısıyla Arap coğrafyasında ortak bir iletişim dili olarak da kullanılır. Ammi (Ammiya / Ammice) ise ülkeler düzeyinde ayrışmış Arapçayı hatta yerel lehçeleri tanımlar. Bunlara Doğu Afrika ülkelerinde Derca / Darice adı da verilir. Yani aslında birbirinden tamamen farklılaşmış çok sayıda Arap dili vardır. Bunları, Arap devletlerinin bir kısmı günümüzde resmi dil olarak da tanımlanabilecek şekilde farklı bir isimle belirtme gereği duymaktadırlar. Masri (Mısır Arapçası), Tunsi (Tunus Arapçası), Suri (Suriye Arapçası), Libi (Libya Arapçası), Mağribi (Fas Arapçası), Sudani (Sudan Arapçası)... Bunların söz dağarcıkları, cümle dizilimleri, gramer yapıları, harflerin ses değerleri bile değişiklik gösterebilmekte hatta gittikçe de farklılaşmaktadırlar. Arap ülkelerinin neredeyse hepsi için geçerli olmak üzere günlük hayatta konuştukları bu diller ile başka ülkelerdeki Araplarla birbirlerini anlayabilmeleri artık neredeyse imkansızdır. Ancak yukarıda belirtildiği üzere Fusha ortak bir iletişim dilidir. Arapça konuşulan her ülkede tüm televizyon kanalları bu dille yayın yaparlar; gazeteler, kitaplar, dergiler Fusha olarak basılırlar. Ancak buna karşın tekrar hatırlatmak gerekir ki, her Arap ülkesinin Arapçası farklıdır.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki günlük dil ve yazı dili ayrımı sadece Araplara özgü bir durum değildir. Örneğin Norveçte pek çok farklı lehçe ülke içerisinde konuşulsa da okullarda Bokmal (kitap dili) olarak bilinen yazı dili öğretilir ve üstelik konuşulan bir örneği yoktur, sadece basılı eserlerde ve günümüzde internet ortamında kullanılır. İsviçre'de okullarda klasik Almanca eğitimi verilir ancak günlük yaşamda bu ülkede konuşulan Almancayı, komşu ülkedeki Almanların anlayabilmesi neredeyse imkansız hale gelmiştir. Aynı durum Avusturya için de geçerlidir, klasik Almancayı bilirler ancak günlük dilde farklı konuşurlar.
Arap lehçeleri arasındaki farklılaşmanın düzeyinin anlaşılabilmesi açısından bu yazıda Masri (Mısır Arapçası) yalnızca ses değişimleri açısından incelenmiştir.
Mısır Arapçasındaki sesler açısından görülen farklılaşmalar özetle şu şekildedir.
1. Dad harfinin ses değeri ölü durumdadır. Normalde dilin azı dişin üstüne götürülmesi ile çıkarılan bu ses günümüzde konuşma dilinde yer almaz. Ayrıca ifade etmek gerekir ki Dad harfindeki bu durum sadece Mısır Arapçasına özgü değildir; Arapçanın bütün lehçelerinde bu harfin ses değeri artık kullanılmaz durumdadır. Sadece Kur'an'ın okunması esnasında çıkartılan (hakkı verilen) bir ses durumuna gelmiştir.
2. Sad harfinin ses değeri günlük konuşma dilinde Sin harfinin ses değeri ile aynıdır. Aralarındaki gerçek farka sadece Kur'an Arapçasında dikkat edilir. Yine bu durum sadece Mısır Arapçasına özgü değildir; Arapçanın bütün lehçelerinde Sin ve Sad arasındaki fark giderek belirsizleşmektedir. Sad, sadece Kur'an'ın okunması esnasında dikkat edilen (hakkı verilen) bir ses durumuna gelmiştir.
3. Mısır Arapçasında peltek harfler (elifbada üçüncü sıradaki Se ve dokuzuncu sıradaki Zel) günlük dilde ölü durumdadır. Masride kendilerine en yakın düz sesler ile okunur ve konuşulurlar.
Yukarıda ilk üç maddede bahsi geçen bu harfler klasik Arapça eğitimi nedeniyle yine de alfabede yer almaya devam etmektedirler.
4. Mısır Arapçasında Cim harfinin ses değeri Türkçedeki G harfinden bildiğimiz ses değerine dönüşmüştür. Örneğin Cemal yerine Gemal denir.
5. Konuşma esnasında Kaf (Q) harfi yutulur, bir tür E harfi (hemze) gibi seslendirilir. Bu nedenle pek çok sözcük, bu durumu bilmeyenler için anlaşılmaz hale gelir.
6. Arapçada "Ayın" olarak okunan harf Mısır lehçesinde "İyın" biçiminde okunur.
***
Bu incelemem ayrıca Ortak Türk Alfabesi'nin mümkün olabilirliğini tartışanlara bir fikir vermesi açısından da önemlidir. Ortak alfabeyi geçip ortak bir dilin bile mümkün olabildiği görülecektir. Bunu başaran ülkeler vardır. Örnekleri yukarıdadır. (Kişisel not: Yukarıda anlatılanlardan birisi gibi olsun demiyorum, sadece mümkün olduğunu hatta belki de bize özgü başka bir yol bulunabileceğini irdelemek istiyorum.)
Yazan: Öğr.Gör. Deniz Karakurt
© Kaynak belirtmeden paylaşılamaz, alıntı yapılamaz.