Doğru ve yanlış bazen iki kelimeye indirgenir. Çocuktuk... Her zamanki gibi günler birbirini kovaladı. Aylar geçti, yıllar ilerledi. Bir yaz tatilinde köyde bir söylenti yayıldı her tarafa. Evet mi Hayır mı?... Halkoylaması yapılacaktı. Sandıklar kurulacak, yasaklı siyasi parti liderlerinin yasaklarının kaldırılıp kaldırılmayacağı vatandaşlara sorulacaktı. Televizyondaki tek kanalda bir masanın başında tek başına konuşan siyasetçiler hakkında yorum yapan dedemi ve nenemi dinlerken öğrendim; bir bayan aslında partiyi yönetiyormuş gibi görünüyor ama aslında kocasının yerine baktığı için ondan fikir alıyordu. Şişman denebilecek bir başka adam da yine kendisine benzeyen bir başkası adına partinin başında duruyor ama yine ondan talimat alıyordu. Ülkedeki herkes bu gerçeği biliyordu. Ama yasakların kaldırılmasının istenmesindeki asıl gerekçe bu değildi, herkes fikrini söylüyor ama sorulduğunda kimse nedenini tam olarak açıklayamıyordu (eminim ki öyleydi). Biz ise yaşımız elvermediği için zaten bir şey anlamıyorduk ama tozlu köy yollarında dolaşan üzerinde “Evet” yazılı birkaç arabanın ardından koşuyorduk rastladığımızda. Siyaseti ve tarihini kitaplardan öğrendikten sonra da düşündüm bu konuyu. Aslında gerekçe basitti, insanlar o yasakları istemiyorlardı ve bunun için de siyasetten çok fazla anlamaya bile gerek yoktu. Basit bir tepkiydi. Baskı yapılmadan istencini ortaya koyma fırsatı verilmiş insanlar bir bayram havasında bunu ifade ediyorlardı o kadar. Benzer bir coşkuyu ilerleyen yıllarda televizyonlarda Berlin Duvarı’nın yıkılışını izlerken gördüm, elbetteki boyutları ve gerekçeleri çok farklıydı. İnsanlar gelip geçtiler o tozlu yollardan. O oyları veren insanların önemli bir kısmı yitip gittiler tarihin içinde. O gün yasakları kaldırılan siyasetçilerin de birçoğu öldü. Neyi başardılar? Neleri başaramadılar? Tarih karar verir buna. Ancak hiçkimse hiçbir şey elde edemeden gidiyor bu dünyadan.
Evet mi Hayır mı?
- Deniz Karakurt
- Yazılar