Eskiden köy odalarında oyunlar oynanırdı, günümüzde azalıyor hatta bitme noktasına geliyor olsa da bu geleneğin sürdürüldüğü yerler elbette ki vardır. Bu oyunların içerisinde kimi zaman cinsel çağrışımları olanlara rastlandığı da olurdu. Bunlar hayatın gerçeğiydi. Az da olsa bu konuya dair yazılmış makaleler vardır.

Kendi köyüm olan Akçakışla'da lise yıllarımın başında böylesi bir oyunu izleme şansım oldu. Bahsettiğim az sayıdaki yazılı kaynağı gözden geçirdim ama benim izlediğim oyuna dair herhangi bir bilgiyi şu ana kadar başka hiçbir yerde bulamadım. Köyler artık nüfus olarak bitiyor, köy gelenekleri yok oluyor, teknoloji tüm sözlü anlatım kültürünü neredeyse ortadan kaldırdı. Bu oyunu yazıya geçirmek istedim. Unutulup kaybolmasına gönlüm razı olmadı bu bilgilerin. Öncelikle değinilmesi gereken husus, bunlar çok sıradan şeyler olmasa da bu tip günlerde çok da ayıp karşılanmadığıdır o dönemlerde. 

Bu oyunu o gün kimin oynadığına kadar anımsıyorum ama isim vermeyeceğim. Oyun esnasında söylenen sözleri hatırlayabilmem mümkün olmadı, fakat oynanış biçimine dair ayrıntılar hafızamdadır. 

Öncesinde oynanan bir başka oyunu da hatırlıyorum, ondan da bahsetmek isterim kısaca. Avuç içlerini soba kurumuna bulayan bir kişi  keçi pazarlığı oyunu oynayacağını söyleyerek içeri girer. Ama bu bir aldatmacadır. Daha önceden ayarladığı bir kişi ışıkları kapatınca tuhaf sesler çıkararak ve ani hareketler yaparak, insanlara dokunarak, bazen vurarak, yüzlerini sıkarak korkutmaya çalışır. Herkes  aldatıldıklarını ve bunun bir korku oyunu olduğunu düşünür. Ancak oyunun içinde başka bir aldatmaca daha vardır, dokunduğu kişilerin kim olduğunu anlamaya çalışırken aynı zamanda da onları korkutmaya çalışırken tuttuğu kişilerin yüzlerini avuçlarının içine alır, o esnada elindeki kurumun karasını yüzlerine sürmektedir. Tabii ki is ancak birkaç kişinin yüzünü kirletmeye yeter, ışıklar yakıldığında yüzleri simsiyah olmuş kişileri görenler kahkahalara boğulur. 

Diğer bahsettiğimiz oyuna gelecek olursak. Oyunu oynayacak kişi uçlarından birbirine bağlanarak daire haline getirilmiş kalınca bir ipin içine bacaklarını sokup iki bacağından yukarıya doğru çekerek diz kapaklarına kadar getirir. Araya uzun ve kalınca bir değnek sokarak ipi diz kapakların arasında ters tarafa doğru kıvırarak büker, değnek bükülen ipin arasında sıkışır. İp belirli bir gerginliğe geldiğinde değneği karnına yaslanacak şekilde ayarlar. Karın bölgesine yeteri büyüklükte bir tepsi koyarak elbisesinin altına gizler ve düşmemesi için bağlar.  Diz kapaklarını birbirine yaklaşacak şekilde bacaklarını biraz gevşettiğinde değnek geriye doğru gider ve kendinden  uzaklaşır. Bacaklarını iki yana doğru açtığında ise ip gerilerek değnek karnına doğru yaklaşır. Kurulan basit düzenek bu şekildedir. Oyuncu gireceği kılığa uygun bir görünüme bürünür bunun için şapka  veya gerekli başka giyim eşyalarını kullanabilir, sonra içerisi insanlarla dolu olan köy odasına girer. Çoban kılığına girerse sırtına bir aba alabilir. Mümkünse oyunu hiç bilmeyen daha önce görmemiş veya varsa yabancı birisini seçer ya da güldürücü unsur artsın diye yaşlılardan veya saygınlığı olan insanlardan birisini de yeğleyebilir, bu durumdaki tezat etkiyi artıracaktır. Maalesef şu anda hatırlayamadığım sataşma cümleleri ile takılacağı insana sorular sorar. Verilen cevaba göre bacaklarını iki yana doğru gerdirdiğinde, daha önce gevşeyerek aşağıya doğru sarkmış olan çubuk büyük bir hızla yukarı doğru dönerek elbisesinin içinde karnında saklı olan tepsiye çarpar. Basit ama zeka ürünü bir mekanizma kullanarak erkek tenasül organının abartılı ve kaba denebilecek bir biçimde taklit edildiği bu oyun özellikle İlk başlarda şaşırtıcı bir etkiye sahiptir. Odadakiler değneğin tepsiye ilk çarpmasında çıkardığı yüksek sesle birlikte irkilirler, şaşkınlığın oluşturduğu derin bir sessizlikten sonra gülüşmeler hatta kahkahalar başlar. Oyunu oynayan kişi sorular sorar verilen cevaba göre değneğin tepsiye çarpmasını sağlar. "Öyleyse bunu al" gibi cümleler kurar. Sonra başka bir kişiye geçer, gerek görürse bir iki kişiye daha sataşır.