Halk kültürümüz içerisinde rüya görerek kutlu kişilerin mezarlarının yerlerinin tespit edilmesine dair pek çok örneğe rastlanır. Bunların bir kısmı rivayet şeklinde iken özellikle yakın dönemlerde bu türden durumların yaşandığı iddia edilen olaylar neticesinde yaptırılan mezarlar gerçekten tespit edilerek kayıt altına alınmıştır. Yani mezarı yaptıranın kim olduğunun bilindiği örnekler mevcuttur. Türk İslam geleneğine uygun olarak üç gün üst üste görülen rüyalara anlatılar içerisinde sıklıkla rastlanır. Rüyada görünen kutlu kişi yer tarif eder, bazen söylenen yeri açtıklarında ne göreceklerini söyler (kılıç bulacaksınız gibi). Bazı anlatılarda ise kendisini ciddiye almayan rüyasına girdiği kişiyi korkutur. Ancak halkbilim açısından bir değer taşıması için dikkat edilmesi gereken en önemli husus en azından rivayetin içinde mezar yapılacak yerin açıldığının ve naaşın görüldüğünün söylenmesidir (mezar yapılmadan önce tarif edilen yerin önceden gerçekten açıldığını kanıtlamanın kesin bir yolu yoktur ama yine de rivayetin bunu aktarması önemlidir) çünkü bu şekilde rüyanın doğruluğu halk inanışı açısından doğrulanmış olur. Burada bahsedilen doğrulama söylentinin tutarlılığını sağlama açısından halk inanışındaki mantığa göre gelişen bir anlatım bütünlüğüdür. Bu da tarif edilen yerin kazılarak içinde bir ceset bulunduğunun rivayette yer almasıdır. Aksi takdirde kastedilen gerçek bir doğrulamanın yapılarak hukuki kayıt altına alınmış olması değildir (az da olsa bu tür örneklere de rastlanır).
Özetle, rüya görerek ortaya çıkarılan ziyaret yerlerine dair rivayetlerde mezar yapılacak yerin açılarak naaşın görülmüş olduğundan bahsedilmesi halk kültürü incelemeleri açısından önem arz eder. Aksi takdirde kayda değerliği çok zayıftır. (Gariban Şehit Şerif Baba mezarına dair yapmış olduğum bir araştırmada benzer bir sonuca ulaşmıştım.)


