Yaşanmış gerçek bir olaydır... 

Erkekler askerlik anılarını anlatmayı severler. Bir tane de benden... 

Günümüzde kaldırılmış olan İstanbul Zırhlı Tugay Tank Taburları... Kısa dönem askerlere verilen Çavuş rütbesine sahip olduğumuz için, kışladan uzak bir yerde bulunan ve araçla gidilen Ziyaretçi Parkı'nda bizim sorumluluğumuzdaki rütbesiz erleri kapıdaki kulübeye çapraz nöbete dikeriz, yanımızdaki diğer erle birlikte parkın etrafında devriye atarız. Gez dur, karışan olmaz. Bir gün hafta sonu çarşı izninden dönüşte ziyaretçi parkına uğramadan doğrudan kışlaya gittim. İçtima alanında herkesin toplanmış olduğunu görünce koşarak vardım aralarına katıldım. Askerlerin kaç kişi olduğu sayıldı. Artık çok iyi bildiğimiz için bir kişi eksik olduğunu fark ettim (sayıyı bugün bile hatırlarım). Fısıltı ile yanımdaki arkadaşlara, "kim eksik?" diye sordum. Şevket dediler. Esas duruşu bozamazsınız, konuşamazsınız ama merak işte... Yine fısıltıyla; "ne oldu?" dedim. "Sonra anlatırız" dediler. Şevketle ilgili değişik söylentiler vardı ama en kuvvetle muhtemel olanı hap müptelası olduğuydu. İçtima dağılınca merakla sordum Şevket'e ne olduğunu. 15 gün için diskoya (disiplin koğuşuna) gittiği cevabını aldım. "Peki ne olmuş?" diye sordum. "Sen yokken bugün ziyaretçi parkına (Tugay'ın başındaki en yüksek rütbeli subay olan) Tuğgeneral araçla girmiş" dediler. Sonrası ilginç... Herkes hazırol'da kıpırdamadan dururken, korkudan titreyemezken bile, Şevket de esas duruş falan hak getire... Her tarafı ayrı oynuyor. Tuğgeneralin başına kan yürüyor. "Senin askerlik yapmaya niyetin yok mu?" diye soruyor. Şevket cevap veriyor: Vallaha hiç yapasım yok dayı! 

General, şoförü olan uzman çavuşa diyorki: Al telsizi, ara disiplin koğuşunu, gelip götürsünler bunu.