Bu fıkrayı rahmetli Cüneyt Arkın anlatmıştı.

 

Ehliyetlerin rastgele dağıtıldığı dönemler. Temel, motosiklet ehliyeti almaya karar vermiş. Ne gerek var 4 tekerlekli olana demiş, iki tekeri idare etmek daha kolay. Neyse yalan yanlış kursa gelmiş gelmemiş. Sınav günü gelmiş çatmış. Buna yine yalan yanlış sorular sormuşlar, ama adam onları bile bilemiyor. Ama işte ehliyetlerin haybeden dağıtıldığı dönemler. En son eğitmen demiş ki, bir soru soracağım bunu bilirsen ehliyeti vereceğim. Karşıdan bir tünelin içinde bir ışık gördün, sadece bir ışık bu ne demiş. Temel düşünmüş taşınmış en son, hocam o motosiklettir demiş. Vermişler ehliyeti gitmiş. Aradan iki ay zaman geçmiş eğitmen bir duymuş ki temel trafik kazası geçirmiş hastanede yatıyor. Biraz vicdan azabı biraz korku biraz da merakla koşmuş Temel'in yanına. Geçmiş olsun falan ne oldu derken. Ne yaptın Temel bu nasıl oldu demiş. Vallahi hocam demiş ne bir suçum var, ne de ne olduğunu anlamadım girdim tünele karşıdan 2 tane motosiklet yan yana geliyordu. Ama aynı anda aynı hareketleri yapıyorlardı. Görsen şaşarsın ikisi de tam yan yana. Ne yapayım diye düşündüm taşındım, ikisini de ortalayıp aralarından geçmeye karar verdim.